23) Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivayetle dedi ki; Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
“Allahu Teâlâ’nın yollarda dolaşarak Allah’ı zikreden kullarını araştıran Melekleri bulunmaktadır. Allah’ı zikreden bir topluluk buldukları vakit, birbirlerine: “Haydi geliniz, sizin aradıklarınız buradalar” diye nida ederler.”
Hadisin devamında şöyle buyurmuştur (s.a.s.):
“Melekler o zikir ehline dünya semasına kadar kanatlarıyla sararlar. Rab Teâlâ onların vaziyetlerini Meleklerden daha iyi bilen olmakla beraber Meleklere:
“Kullarım ne diyorlar?” diye sorar.”
(Hadisin devamında) şöyle der: “Melekler:
“Seni tesbih ediyorlar, Seni tekbir ediyorlar, Sana hamd ediyorlar ve seni temcîd ediyorlar” diye cevap verirler. Hak Teâlâ da buyurur ki:
“Beni gördüler mi?” Melekler:
“Hayır, vallahi Seni görmediler” derler. Allahu Teâlâ:
“Ya Beni görselerdi ne olurdu?” diye buyurur. Melekler:
“Eğer Seni görselerdi o zaman Sana daha çok ibadet ederlerdi. Seni daha çok temcîd ederlerdi, Sana daha çok hamd eder ve Seni daha çok tesbih ederlerdi.” derler. Allahu Teâlâ:
“Benden ne istiyorlar?” diye buyurur. Melekler de:
“Senden Cenneti istiyorlar” diye cevap verirler. Allah-u Azze ve Celle:
“Cenneti gördüler mi?” diye sorar. Melekler de:
“Hayır, Vallahi Cenneti görmediler” derler. Allahu Teâlâ da bunun üzerine
“Eğer bir de cenneti görselerdi ne olurdu?” diye sorar. Melekler de:
“Şayet görselerdi, (Cennete girmek) için onu daha çok arzulayıp isteyen ve daha çok rağbetleri artanlar olurlardı.” diye cevap verdiler. Allahu Teâlâ:
“Onlar neden sakınmaktalar?” diye sorar. Melekler de:
“Cehennemden” diye cevap verirler. Allahu Teâlâ:
“Cehennem ateşini gördüler mi?” diye sorar. Melekler de:
“Hayır, vallahi onu görmediler” derler. Allah (c.c.):
“Şayet Cehennemi görseler nasıl olurdu?” diye buyurur. Melekler de:
“Şayet cehennemi görselerdi ondan daha çok sakınıp kaçan ve daha çok Cehennem ateşinden korkanlar olurlardı” diye cevap verirler.” Bunun üzerine Hak Teâlâ şöyle buyurur:
“Sizi şahit tutuyorum, şüphesiz ki onları bağışladım.” Bu buyruğundan sonra Meleklerden birisi:
“İçlerinde filanca birisi vardı ki sadece bir ihtiyaç için zikir ehlinin arasında bulunuyordu.” der. Allahu Teâlâ da:
“Onlar bir meclisin insanları olup, içlerinde bulunan birisi ayrı tutulamaz” diye buyurdu.”[1]
v Müslim’de (2689) geçen bir rivayet lafzı ise şöyledir:
“Allah (c.c.)’ın yeryüzünde dolaşan Melekleri bulunmaktadır ve zikir meclislerini araştırmaktadırlar. İçinde zikir yapılan bir meclis buldukları vakit onlarla beraber otururlar, kanatlarını da birbirlerine dolayıp dururlar. Ta ki o yer ile dünya semasının arasını dolduruverirler. Zikir meclisinden ayrıldıkları vakit de semaya yükselirler. Yüce Allah (c.c.) durumlarını kendilerinden daha iyi bilmekle beraber şöyle buyurur:
“Nereden geldiniz?” Melekler de:
“Bizler Seni yeryüzünde tesbih eden, Seni tekbir eden, Sana tehlil getiren, Seni öven ve Senden isteyen kullarının yanından geldik.” diye cevap verirler. Bunun üzerine Allah (c.c.):
“Benden ne isterler?” diye sorar. Melekler de:
“Cennetini isterler” derler. Allahu Teâlâ:
“Cennetimi gördüler mi?” diye sorar. Onlar da:
“Hayır! Ey Rabbimiz!” derler. O da (c.c.):
“Öyleyse, Cennetimi görseler nasıl olur?” der. Onlar da:
“Ve Sana da sığınıyorlar.” derler. Allahu Teâlâ da:
“Neyden sığınıyorlar?” diye sorar. Onlar da:
“Cehennem ateşinden Ey Rabbimiz!” diye cevap verirler. Allahu Teâlâ da:
“Cehennem ateşini gördüler mi?” der. Melekler de:
“Hayır” diye cevap verirler. Allahu Teâlâ da:
“Öyleyse ateşimi görseler nasıl olurdu?” der. Melekler de:
“Senden istiğfar isterler” derler. Allah (c.c.)’da bunun üzerine:
“Muhakkak ki onları mağfiret ettim. İstediklerini de onlara verdim ve sığındıkları şeylerden de onları korudum” diye buyurdu. Melekler de:
“Ey Rabbimiz! O zikir meclisinde çokça günahkâr filanca bir kul da vardı, kendisi yanlarından geçerken onlarla beraber oturup (zikir halkasına) katılmıştı!” derler. Yüce Allah (c.c.) da:
“Onu da bağışladım. O zikir meclisinde bulunan kullarım bir topluluktur, içlerinden birisi ayrı tutulamaz” diye buyurdu.
***
[1] Müttefekun aleyh. Hadisin lafzı Buhârî’ye aittir (6408).