18) Adiy bin Hatem (r.a.)’dan rivayetle şöyle dedi: “Ben Resûlullah (s.a.s.)’in yanında idim, iki adam geldi. Birisi yoksulluktan, diğeri de yol güvenliğinin olmamasından şikayet etti. Resûlullah (s.a.s.) bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Yol güvenliğinin olmaması konusunda derim ki, uzun zaman geçmez, Mekke tarafına bekçisiz bir kervan çıkar. Yoksulluğa gelince; sizden birisinin, sadakasıyla dolaşıp onu kabul edecek birini bulamayacağı zaman gelmeden kıyamet kopmaz. Sonra sizden biriniz, orada bir örtü ya da tercüman olmadan Allah’ın (c.c.) huzurunda durur. Sonra Allahu Teâlâ:
“Ben sana mal vermedim mi?” diye buyurur. Kul da:
“Evet, verdin.” der. Allahu Teâlâ da:
“Sana bir elçi göndermedim mi?” der. Kul da:
“Evet, gönderdin.” der. Bunun üzerine sağ tarafına bakar, ateşten başka bir şey göremez. Sol tarafına bakar, ateşten başka bir şey göremez. Sizden birisi yarım hurma da olsa, cehennem ateşinden sakınsın. Bunu da bulamazsa, güzel bir söz ile sakınsın.”[1]
v Yine kendisine ait (3595) başka bir rivayette Sâd bin et-Tâî’den gelen bir hadiste şöyle demiştir:
“Bize Muhal bin Halîfe, ona da Adiy bin Hatem rivayet etti, o şöyle dedi: “Resûlullah (s.a.s.)’in yanında bulunduğum bir vakitte bir adam çıkageldi ve yoksulluktan şikayette bulundu. Sonra başka bir adam çıkageldi ve yol güvenliğinin olmaması konusunda şikayette bulundu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.):
“Ey Adiy! Hîre’yi gördün mü?” diye sordu.
“Görmedim, lakin haberini duydum.” dedim. Daha sonra şöyle buyurdu:
“Eğer ömrün uzun olursa, bir kadının devesinin terkisine binip, Hîre’den yola çıkarak, Allah’tan başka kimseden korkmaksızın Kâbe’ye kadar gelerek tavafta bulunduğunu göreceksin.” Ben de kendi kendime:
“Beldeleri fenalıklarla, ateşlerle dolduran yol kesiciler nerede?” dedim. Resûlullah (s.a.s.) sözüne devam edip:
“Eğer ömrün uzun olursa, görürsün: Kisra’nın hazineleri fethedilecektir (müslümanların olacak).” dedi. Ben de:
“Hürmüz’ün oğlu Kisra’nın hazineleri mi?” diye sordum.
“Hürmüz’ün oğlu Kisra’nın.” diye buyurdu. Devamla şöyle buyurdu:
“Ömrün uzun olursa, yine göreceksin: Bir adam avuç dolusu altın veya gümüş sadaka ile çıkar, onu kendisinden kabul edecek birini arar da onu kabul edecek kimseyi bulamaz. Sizden biri, Allahu Teâlâ’ya kavuştuğu gün Allah‘ın huzuruna çıkacak, aralarında Allahu Teâlâ’nın sözünü kendisine iletecek bir tercüman olmaksızın, Cenab-ı Allah kendisine: Ben sana bir elçi göndermedim mi? O elçi sana benim emirlerimi bildirmedi mi?” diye soracak. Kul da:
“Evet.” diyecek. Allahu Azze ve Celle de:
“Ben sana mal ve çocuk vermedim mi ve sana ihsanda bulunmadım mı?” diye buyuracak. Kul:
“Evet.” diyecek. Sonra kul sağ yanına bakar cehennemden başka bir şey göremez. Sol yanına bakar cehennemden başka bir şey göremez.”
Adiy (r.a.) dedi ki: “Resûlullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu işittim:
“Bir hurmanın yarısıyla dahi olsa cehennem ateşinden sakının. Bir hurmanın yarısını da bulamazsanız, tatlı bir söz ile olsun, cehennemden sakınınız.”
Adiy (r.a.) dedi ki: “Devesinin terkisine binmiş bir kadının, Hiyere’den yola çıkarak Allahu Teâlâ’dan başkasından korkmaksızın Kâbe’ye ulaşarak tavafta bulunduğunu gördüm. Hürmüz oğlu Kisra’nın hazinelerini açanlar (yeni fethedenler) arasında ben de vardım. Eğer ömrümüz uzun olursa, Resûlullah Ebûl Kasım (s.a.s.)’in gümüş çıkarıp kabul edecek birisini bulamaması hadisesini de görürsünüz.”
v Bu Hadisi Müslim’de (1016) buna yakın lafızla rivayet etmiştir.
Hadiste geçen “Ez-zaine”den maksat: Hevdeçteki kadındır.
Hadiste geçen: “Ed-Diâr”dan maksat: ki bu kelime “Dâir” kelimesinin çoğuludur: “Fesat ruhlu, pis yol kesici kimse” demektir.
“Ka’d Searru’ Elbilad” cümlesinin manası ise; “Onların yeryüzünü fesat ve şer ile doldurmaları, ve fitne ateşini yakmalarıdır.
Hadislerde geçen: “Et-Tayi” ise meşhur bir Arap kabilesidir. Hadiste zikredilen Adiy bin Hatim’de bu kabileye mensuptur. Yerleşim yerleri ise Irak ve Hicaz arasında olan bir bölgedir.
***
[1] Müttefekun aleyh: Lafız ise Buhârî’ye aittir (1413).