Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem devesi üstüne oturduğu ve deveni dizgini birisi (Bilâl) tarafından tutulduğu halde îrâd ettiği hutbesinde şöyle buyurmuştur: "(EY NÂS! Mütemâdiyen dönmekte olan) zaman (ve yıl, ay dediğimiz vakit ölçüsü bugün,) Allah`ın gökleri, yerleri yarattığı günkü (ilk) vaziyetine dönmüştür (ve yıl, ay o ilk hesâba tâbi` bulunuyor ki:) bir yıl, ay ölçüsiyle on iki aydır. Bunlardan dördü haram (yasak) aylardır ki, üçü arka arkaya Zülka`de, Zülhicce, Muharrem`dir. (Dördüncüsü) Mudar`ın ayı olan Receb`dir. O, Cümâd (el-âhir) ile Şa`bân arasındadır". Sonra Resûlullah: - "(Ey mü`minler!) Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Biz: - "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik. Resûlullah sükût etti. Biz Resûlullah bu aya eski adından başka bir ad verecek sandık. Sonra: - "Zülhicce (ayı) değil midir?" buyurdu. Biz: - "Evet, Zülhiccedir!" dedik. Resûlullah: - "Bu içinde bulunduğumuz hangi beldedir?" buyurdu. Biz: - "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik. Resûlullah sustu. Bir derecede ki, biz Resûlullah Mekke`ye yeni ad verecek sandık. Sonra Resûlullah: - "Mekke şehri değil midir?" buyurdu. Biz: - "Evet Mekke`dir!" dedik. Resûlullah: - "Bugün hangi gündür?" diye sordu. Biz: - "Allah ve Resûlü bilir!" dedik. Yine Resûlullah sükût etti. Hattâ biz, bugüne eski adından başka bir ad verecek sandık. Resûlullah: - "Yevmü`n-Mahr (kurban kesim günü) değil midir?" buyurdu. Biz: - "Evet, yevmü`n-nahr`dir!" dedik. (Bu mukaddemelerden sonra) Resûlullah, (mal, can, ırz masûniyetine işâret ederek) buyurdu ki: - "Şu halde iyi biliniz ki, bu şehrinizde, bu beldenizde bu gününüzün haram olduğu gibi (birbirinize) kanlarınız(ı dökmek), mallarınız(ı almak), namuslarınız (ı selbetmek) de haramdır. (Her türlü taarruzdan masûndur.) Muhakkak ki siz, Rabbinize kavuşacaksınız. O zaman bütün bu işlerden sorulacaksınız! EY NÂS! Aklınızı başınıza toplayınız da benden sonra birbirinizin boynunu vuracak sûrette dalâlete, vahşete düşerek (câhiliyet devrine) dönmeyiniz! EY NÂS! Bu nasîhatlerimden mütenebbih olup bunları burada hazır bulunanlarınız, burada bulunmıyanlarınıza teblîğ etsin! Olabilir ki, kendisine teblîğ olunan bâzı kimse, burada bulunup işiten bir kısım kimseden daha iyi anlayıp bellemiş olur!" Bundan sonra Resûlullah iki kere: -"Teblîğ ettim mi?" buyurdu. Biz: - "Evet ettin!" dedik. Resûlullah: - "Şâhid ol yâ Rab!" dedi. Sonra: - "Burada hazır bulunanlar bulunmıyanlara teblîğ etsin!" buyurdu.
|