ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali...İbn Kesir Ku'an Meali |
068-KALEM SURESİ
[068.001] Nun. Kaleme ve onunla yazılanlara andolsun ki;
[068.002] Sen, nimeti sayesinde bir deli değilsin.
[068.003] Doğrusu senin için tükenmeyen bir mükafat vardır.
[068.004] Muhakkak ki sen; büyük bir ahlak üzerindesin
[068.005] Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler;
[068.006] Hanginizin aklından zoru olduğunu.
[068.007] Muhakkak ki senin Rabbın; kendi yolundan sapanları çok iyi bilir. Ve O, hidayete erevleri de en iyi bilendir.
[068.008] Öyleyse sen; yalanlayanlara uyma.
[068.009] Onlar isterler ki; sen yumuşak davranasın da kendileri de yumuşaklık göstersinler.
[068.010] Sen; yemin edip duran, izzet-i nefsi bulunmayana uyma.
[068.011] Daima ayıplayan ve laf getirip götürene.
[068.012] Durmadan hayra engel olana, haddi aşana, çok günahkara.
[068.013] Kaba, haşin ve bunlardan başka da kulağı kesik olana,
[068.014] Mal ve oğullar sahibi olmuş diye.
[068.015] Ayetlerimiz ona okunduğu zaman; öncekilerin masalları, der.
[068.016] Biz, onun burnunu yakında yere sürteceğiz.
[068.017] Biz; vaktiyle o bahçe sahiplerini denediğimiz gibi bunları da denedik. Hani sabah olunca; onu mutlaka devşireceklerine ve biçeceklerine yemin etmişlerdi.
[068.018] Bir istisna da yapmıyorlardı.
[068.019] Ama onlar, daha uykuda iken; Rabbının katından gönderilen bir salgın onu sardı da,
[068.020] O, kupkuru kesildi.
[068.021] Sabah erken birbirlerine seslendiler;
[068.022] Mahsullerinizi devşirecekseniz erkence çıkın, diye.
[068.023] Ve gizli gizli konuşarak yürüyorlardı.
[068.024] Sakın bugün hiç bir yoksul çıkmasın karşınıza ve oraya girmesin, diye.
[068.025] Güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler.
[068.026] Onu gördüklerinde dediler ki: Herhalde biz yanlış geldik.
[068.027] Hayır, belki de biz mahrum bırakıldık.
[068.028] Ortancaları dedi ki: Ben size demedim mi? Tesbih etmeli değil miydiniz?
[068.029] Dediler ki: Tesbih ederiz Seni Rabbımız, gerçekten biz, zalimlerden olmuşuz.
[068.030] Şimdi birbirlerini yermeye başladılar.
[068.031] Dediler ki: Yazıklar olsun bize, doğrusu biz; azgınlardanmışız.
[068.032] Belki Rabbımız bize bundan daha iyisini verir. Doğrusu biz; artık Rabbımızdan dilemekteyiz.
[068.033] Azab işte böyledir. Fakat ahiret azabı elbet daha büyüktür. Keşki bilmiş olsalardı.
[068.034] Muhakkak ki müttakiler için, Rabbları katında Naim cennetleri vardır.
[068.035] Biz; müslümanları suçlular gibi tutar mıyız hiç?
[068.036] Ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz?
[068.037] Yoksa size mahsus bir kitab var da ondan mı okuyorsunuz?
[068.038] Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır.
[068.039] Yoksa kıyamet gününe kadar sürüp gidecek ahidler mi var aleyhimizde? Muhakkak ki hükmettikleriniz sizin olacaktır.
[068.040] Sor onlara; hangisi bunu üzerine alacak?
[068.041] Yoksa onların ortakları mı var? Öyleyse ortaklarını da getirsinler. Eğer sadıklardan iseler.
[068.042] O gün; baldırlar açılır ve secdeye çağrılırlar. Ama buna güç yetiremezler.
[068.043] Gözleri dönmüş olarak, yğzlerini zillet bürür. Halbuki kendileri sapa* sağlam oldukları vakit secdeye çağırılmışlardı.
[068.044] Bu sözü yalanlayanları Bana bırak. Biz; onları, kendilerinin bilmeyecekleri bir yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.
[068.045] Ben; onlara mühlet veriyorum. Benim tuzağım muhakkak sağlamdır.
[068.046] Yoksa sen, onlardan bir ücret istiyorsun da ağır bir borç altında mı kalmışlardır?
[068.047] Yoksa gayb kendilerinin katında mıdır da ondan yazıyorlar?
[068.048] Sen; Rabbının hükmüne sabret ve balık sahibi gibi olma. Hani o; gamla dolu olarak, Rabbına seslenmişti.
[068.049] Rabbının katında ona bir nimet erişmiş olmasaydı; mutlaka o, kınanmış olarak çıplak bir yere atılacaktı.
[068.050] Rabbı, onu seçti de salihlerden kıldı.
[068.051] Doğrusu o küfredenler, zikri işittiklerinde, az kalsın seni gözleriyle yiyeceklerdi. Ve o, mutlaka bir delidir, diyorlardı.
[068.052] Halbuki o, alemler için öğütten başka bir şey değildir.
|