Kur'an-ı Kerim Meali Abdulvahid Metin
4 - en-NİSA SURESİ
(Medine’de inmiştir. 176 ayettir.)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla..
1- Ey insanlar, sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan eşini yaratan ve her ikisinden pek çok erkek ve kadın türeten Rabbinizden sakının. Kendisiyle birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık bağını kesmekten de sakının. Muhakkak ki Allah sizi hakkıyla gözetlemekte olandır!
2- Yetimlere mallarını verin ve pisi temizle değiştirme-yin. Onların mallarını sizin mallarınızla beraber yeme-yin. Muhakkak ki bu çok büyük bir günahtır.
3- Yetim kızlar hakkında adaletsizlikten korkarsanız, sizin için helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder ni-kahlayın. Yine adaletsizlikten korkarsanız bir tane veya sağ ellerinizin sahip olduğu vardır. İşte bu ayrılmama-nız için daha uygundur.
4- Kadınlara mehirlerini bir hak olarak verin. Bununla beraber gönül hoşluğu ile ondan bir şey size bağışlar-larsa, onu da afiyet ve kolaylıkla yiyin.
5- Allah’ın sizin için kıyam sebebi kıldığı mallarınızı aklı ermeyenlere vermeyin de onlardan onları rızıklan-dırın, onları giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
6- Yetimleri nikah çağına ulaşıncaya kadar deneyin. Onlardan bir olgunluk sezerseniz onlara mallarını he-men teslim edin. Büyüyecekler diye onları israf ederek alel acele yemeyin. Zengin olan iffetli olsun fakir olan da meşru olarak yesin. Mallarını onlara teslim ettiğiniz zaman da onlara dair şahit bulundurun. Şüphesiz hesap görücü olarak Allah yeter.
7) Ana babanın ve yakın akrabaların bıraktıklarından erkekler için bir pay vardır. Kadınlar için de ana baba ve yakın akrabaların bıraktığından bir pay vardır ki on-dan az veya çok farz kılınmış bir paydır.
8) Yakın akrabalar, yetimler ve yoksullar taksimde ha-zır bulundukları zaman onları ondan rızıklandırın ve onlara güzel söz söyleyin.
9) Arkalarında kendileri hakkında endişe edecekleri za-yıf çocuklar bırakacak olanlar korksunlar. Allah’tan sa-kınsınlar da doğru söz söylesinler.
10) Muhakkak ki yetimlerin mallarını haksızlıkla yi-yenler ancak karınlarında ateş yemiş olurlar ve yakında alevli bir ateşe gireceklerdir.
11) Allah size çocuklarınız hakkında vasiyet ediyor: Erkekler için iki kadın payı vardır. Kadınlar ikiden faz-la ise bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Tek ise, o zaman yarısı onundur. Onun çocuğu varsa ana babanın her bi-rine bıraktığının altıda biri vardır. Çocuğu olmayıp ona baba ile ana varis olduysa üçte biri anasınındır; kardeş-leri de varsa altıda biri anasınındır. Vasiyet edenin vasi-yetinden veya borçtan sonradır. Babalarınız ve oğulları-nız, bilemezsiniz ki hangisi sizin için menfaatçe daha yakındır. Farzlar Allah tarafındandır. Muhakkak ki Al-lah Alîm ve Hakim olandır.
12) Hanımlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarı-sı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri si-zindir. Vasiyet eden kadınların vasiyetinden veya borç-tan sonradır. Sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dört-te biri onlarındır. Çocuğunuz varsa o kadınlar için bı-raktığınızın sekizde biri vardır. Vasiyet ettiğiniz vasi-yetten veya borçtan sonradır. Varis olunan erkek veya kadın babası veya çocuğu bulunmayan ise ve onun için bir erkek veya kız kardeş varsa her ikisi için altıda biri vardır. Eğer onlar bundan daha fazla iseler üçte birde ortaktırlar. –Zarar verici olmaksızın- Vasiyet edenin vasiyetinden veya borçtan sonradır. Vasiyet Allah ta-rafındandır. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Halim’dir.
13) İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Her kim Allah’a da Rasulü’ne de itaat ederse onu altından nehirler akan Cennetlere koyacaktır orada kalıcıdırlar. İşte bu çok bü-yük bir kurtuluştur.
14) Her kim Allah’a ve Rasulü’ne isyan edip O’nun sı-nırlarını aşarsa, onu içinde kalacağı ateşe girdirir. Ayrı-ca onun için alçaltıcı bir azap vardır.
15) Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Artık şahitlik ederlerse onları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar için bir yol açıncaya kadar o kadınları evlerde tutun.
16) İçinizden onu işleyenlerin her ikisine de eziyet edin. Eğer tevbe eder ve düzeltirlerse onlardan vazge-çin. Muhakkak ki Allah Tevvab ve Rahim olandır.
17) Allah katında tevbe ancak cehalet sebebiyle kötü-lük işleyip sonra yakından tevbe edenler içindir. İşte onlar var ya Allah onların tevbelerini kabul eder. Şüp-hesiz Allah Alîm ve Hakim olandır.
18) Kötülükleri işleye durup onlardan birine ölüm gel-diğinde: “Muhakkak ki ben şimdi tevbe ettim.” diyen-lerle kafir olarak ölenlerinki tevbe değildir. İşte onlar var ya onlar için çok acıklı bir azap hazırladık.
19) Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helal değildir. Apaçık bir çirkinlik işlemedikleri takdir-de verdiklerinizin bir kısmını almak için onları sıkıştır-mayınız. Onlarla güzellikle geçinin. Onlardan hoşlan-mazsanız da olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmasanız da Allah onda pek çok hayır yaratabilir.
20) Bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz on-lardan birine yüklerle mal vermiş olsanız da ondan hiç-bir şeyi almayın. Onu iftira ederek ve apaçık bir günah işleyerek mi alacaksınız?
21) Onu nasıl alırsınız ki andolsun siz birbirinizle ten-hada kaldınız ve onlar sizden çok sağlam kesin söz al-dılar.
22) Geçmişte olan müstesna babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın. Şüphesiz o kötü olan bir işti, bir çirkin davranıştı ve ne kötü bir yoldu.
23) Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halaları-nız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kar-deşlerinizin kızları, sizi emziren anneleriniz, süt kardeş-leriniz, eşlerinizin anneleri, kendileriyle (zifafa) girdi-ğiniz karılarınızdan olup himayelerinizde bulunan üvey kızlarınız, -onlarla (zifafa) girmemişseniz üzerinize bir günah yok- kendi öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kar-deşi birden almanız –geçmişte olan müstesna- size ha-ram kılındı. Muhakkak ki Allah Ğafur ve Rahim olan-dır.
24) Sağ ellerinizin sahip olduğu müstesna kadınlardan evli olanlar da. Bu Allah’ın size yazdığıdır. Bunların dışındakiler –iffetli olup zina etmeden- mallarınızla is-temeniz için size helal kılındı. O halde onlardan kendi-siyle faydalandığınızda onlara bir farz olarak ücretlerini verin. Takdir edilen şeyden sonra kendisinde karşılıklı anlaştığınız şey hususunda size bir günah yoktur. Mu-hakkak ki Allah Alîm ve Hakim olandır.
25) İçinizden hür olan mü’min kadınlarla nikahlanacak bolluğa güç yetiremeyen kimse sağ ellerinizin malik ol-duğu mü’min genç cariyelerinizden (alsın). Allah ima-nınızı çok iyi bilendir. Kiminiz kiminizdensiniz. O hal-de iffetli oldukları, zina etmedikleri, gizli dost da edin-medikleri halde onları velilerinin izni ile nikahlayın ve onlara ücretlerini güzellikle verin. Evlendikleri zaman fuhuş işlerlerse onlara hür kadınlara verilen cezanın ya-rısı vardır. Bu içinizden günaha düşmekten korkan kim-se içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Şüphesiz Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.
26) Allah size iyice açıklamak ve sizi sizden önceki-lerin sünnetlerine iletmek ve sizin tevbelerinizi kabul etmek istiyor. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Hakim’dir.
27) Allah sizin tevbe etmenizi ister. Şehvetlerine uyan kimseler de çok büyük bir meyille sapmanızı isterler.
28) Allah sizden hafifletmeyi istiyor, doğrusu insan za-yıf olarak yaratılmıştır.
29) Ey iman edenler, mallarınızı sizden karşılıklı rıza-dan oluşan bir ticaret müstesna aranızda batıl ile yeme-yin! Nefislerinizi de öldürmeyin. Muhakkak Allah size karşı Rahim olandır.
30) Her kim haddi aşıp zulmederek bunu yaparsa ya-kında onu ateşe atarız. Doğrusu bu Allah’a göre çok kolay olur!
31) Yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden sakınırsa-nız sizden kötülüklerinizi örteriz ve sizi çok güzel bir yere girdiririz.
32) Allah’ın kendisiyle kiminizi kiminize üstün kıldığı şeyi temenni etmeyin. Erkekler için kazandıkları şey-den bir pay vardır. Kadınlar için de kazandıkları şeyden bir pay vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla bilmekte olandır.
33) Her biri için ana babanın ve yakın akrabaların bı-raktığından varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de paylarını verin. Muhakkak ki Allah her şeye hakkıyla şahiddir.
34) Allah’ın kimisini kimisine üstün kılması ve malla-rından harcamaları sebebiyle erkekler kadınlar üzerine kaimdirler. Saliha kadınlar gönülden itaat edicidirler ve Allah’ın koruması sebebiyle gizli olanı koruyandırlar. Başkaldırmalarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın, onları dövün. Size itaat ederlerse onların aleyhine bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah Aliyy ve Kebir olandır.
35) Aralarının açılmasından korkarsanız bir hakem er-keğin ailesinden bir hakem de kadının ailesinden gön-derin. Eğer düzeltmek isterlerse Allah onların arasında uyum oluşturur. Muhakkak ki Allah Alîm ve Habir olandır.
36) Allah’a ibadet edin O’na hiçbir şeyi şirk koşmayın. Ana babaya iyilik edin; akrabaya, yetimlere, yoksulla-ra, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkada-şa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin sahip olduğu kimse-lere de... Muhakkak ki Allah kibirli ve böbürlenen kim-seyi sevmez.
37) Onlar cimrilik ederler ve insanlara cimrilikle emre-derler. Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şeyi giz-lerler. Doğrusu biz o kafirler için alçaltıcı bir azap ha-zırladık!
38) Onlar mallarını insanlara gösteriş için infak ederler ve Allah’a da ahiret gününe de iman etmezler. Şeytanın kendisine arkadaş olduğu kimse ne kötü arkadaştır!..
39) Allah’a ve ahiret gününe iman edip Allah’ın kendi-lerini rızıklandırdığı şeylerden infak etselerdi onlara ne olurdu? Allah onları hakkıyla bilmekte olandır!
40) Muhakkak ki Allah zerre kadar zulmetmez. Bir iyi-lik olursa onu katlar ve katından çok büyük bir ecir ve-rir.
41) Her ümmetten birer şahit getirdiğimiz seni de onlar üzerine bir şahit olarak getirdiğimiz zaman nasıl ola-cak?
42) Kafirler ve rasule asi olanlar o gün yerle bir olmayı arzu ederler ve Allah’tan hiçbir haber de gizleyemezler.
43) Ey iman edenler! Sizler sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye kadar cünüp iken de –yolculukta olmanız müstesna- gusledinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olmuşsanız veya yolculukta iseniz veyahut sizden biriniz ihtiyaç yolundan gelmişse ya da kadınla-ra dokunup da su bulamamışsanız temiz toprakla te-yemmüm edin ve yüzlerinizle ellerinize sürün. Muhak-kak ki Allah Afuvv ve Ğafur olandır...
44) Kitaptan bir nasip verilen kimseleri görmedin mi? Sapıklığı satın alıyorlar da sizden de yolu sapıtmanızı istiyorlar.
45) Doğrusu Allah düşmanlarınızı çok iyi bilendir. El-bette ki Allah veli olarak da yardımcı olarak da yeter.
46) Yahudi olanlardan kelimeleri yerlerinden değiştire-rek: “İşittik ve isyan ettik; dinle dinlemez olası!” ve dillerini eğip dine saldırarak “Raina” derler!? Oysa ki onlar: “İşittik ve itaat ettik dinle, bizi gözet!” deselerdi muhakkak ki onlar için daha hayırlı ve daha sağlam olurdu. Fakat, Allah onlara küfürleri sebebiyle lanet et-ti. Artık pek azı hariç iman etmezler.
47) Ey kitap verilenler! Bir takım yüzleri silmeden ve onları arkalarına çevirmeden veya onları Cumartesi as-habını lanetlediğimiz gibi lanetlemeden önce beraberi-nizde bulunanı doğrulayıcı olarak indirdiğimize iman edin! Şüphesiz ki Allah’ın emri yerine gelmiştir.
48) Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başkasını dilediği kimse için bağış-lar. Her kim Allah’a şirk koşarsa gerçekten çok büyük bir günahla iftira etmiş olur.
49) Nefislerini temize çıkaran kimseleri görmedin mi? Bilakis Allah dilediğini temize çıkarır. Doğrusu onlar hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulmedilmez-ler.
50) Bak nasıl da Allah üzerine yalan uyduruyorlar. Şüphesiz ki apaçık bir günah olarak bu yeter.
51) Kitaptan bir nasip verilenleri görmedin mi? Cibte ve tağuta inanıyorlar da kafirler için: “Bunlar iman edenlerden daha doğru bir yoldadır.” diyorlar.
52) İşte onlar Allah’ın kendilerine lanet ettiği kimse-lerdir. Allah her kime lanet ederse artık onun için bir yardımcı bulamazsın.
53) Yoksa onların mülkten bir payı mı var? O taktirde insanlara çekirdeğin üzerindeki çukur kadar bile ver-mezlerdi.
54) Yoksa Allah’ın lütfundan verdiği şey için insanlara haset mi ediyorlar? Muhakkak ki biz İbrahim’in soyuna kitap ile hikmeti verdik. Ayrıca biz onlara çok büyük bir mülk verdik.
55) Onlardan kimisi ona iman etti, içlerinden kimi de yüz çevirdi. Doğrusu yalımlı bir ateş olarak Cehennem yeter.
56) Muhakkak ki ayetlerimizi inkar edenleri, yakında onları ateşe sokacağız. Derileri her piştiğinde azabı tat-maları için onları ondan başka derilerle değiştireceğiz. Muhakkak ki Allah Aziz ve Hakim olandır.
57) İman edip salih amel işleyenler; yakında onları al-tından nehirler akan; orada ebedi kalacakları Cennetlere girdireceğiz. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onları koruyucu bir gölgeye girdireceğiz.
58) Muhakkak ki Allah size emanetleri sahiplerine ver-menizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman ada-letle hükmetmenizi emrediyor! Muhakkak ki Allah’ın size kendisiyle öğüt verdiği şey ne güzeldir. Muhakkak ki Allah Semi’ ve Basir olandır.
59) Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de... Bir şey hak-kında çekişirseniz –Allah’a ve ahiret gününe iman edi-yorsanız- onu Allah’a ve Rasul’e götürün. İşte bu daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.
60) Sana indirilene ve senden önce indirilene kesin ola-rak iman ettiklerini iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme olmak isterler; halbuki mutlaka onu tekfir etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan da onları çok uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor.
61) Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin!” denildiği zaman münafıkların senden tam bir yüz çe-virmekle yüz çevirdiklerini görürsün.
62) Onlara kendi elleriyle sundukları şey sebebiyle bir musibet geldiği zaman nasıl olacak?! Sonra sana gele-rek: “Biz ancak iyilik etmek ve ara bulmak istedik!?” diye Allah’a yemin ederler.
63) İşte onlar öyle kimselerdir ki Allah onların kalple-rindekini bilir. O halde onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve kendilerine nefisleri hakkında etkileyici söz söy-le.
64) Biz her bir rasulü Allah’ın izniyle ancak itaat edil-mesi için gönderdik. Eğer onlar nefislerine zulmettik-leri zaman sana gelerek Allah’tan bağışlanma dileseler, Rasul de onlar için bağışlanma dilese andolsun ki Al-lah’ı Tevvab ve Rahim bulacaklardı.
9) Allah, iman eden ve salih amel işleyenlere vaad etti ki onlar için bağışlanma ve çok büyük bir ecir vardır.
65) Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaş-mazlıklarda seni hakem yapıncaya ve sonra senin hük-münden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim oluncaya kadar iman etmiş olmaz-lar!
66) Eğer biz onlara: “Nefislerinizi öldürün ya da yurt-larınızdan çıkın!” diye yazacak olsaydık –içlerinden pek azı müstesna- bunu yapmazlardı. Eğer onlar kendi-lerine öğüt verilen şeyi yapsalardı andolsun ki onlar için daha hayırlı ve yerleştirme bakımından da daha sağlam olurdu.
67) O zaman andolsun ki kendilerine tarafımızdan çok büyük bir mükafat verirdik.
68) Ayrıca onları andolsun ki dosdoğru bir yola iletir-dik.
69) Her kim Allah’a da Rasul’e de itaat ederse işte on-lar Allah’ın kendilerine nimet verdiği nebiler, sıddıklar, şehidler ve salihlerden olan kimselerle beraberdir. İşte onlar ne güzel arkadaştır!
70) İşte bu Allah’tan bir lütuftur. Şüphesiz ki Alîm ola-rak Allah yeter.
71) Ey iman edenler! Tedbirinizi alın da bölükler halin-de seferber olun veya topluca sefere çıkın!
72) Şüphesiz içinizden öylesi vardır ki muhakkak pek ağır davranır. Eğer size bir musibet gelirse: “Muhakkak ki Allah bana nimet verdi çünkü onlarla beraber değil-dim.” der.
73) Andolsun ki size Allah’tan bir lütuf erişirse sizinle onun arasında bir dostluk yokmuş gibi elbette diyecekti ki: “Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da çok bü-yük bir mükafatla mükafatlansaydım.”
74) O halde dünya hayatını ahiretle satanlar Allah yo-lunda savaşsınlar! Her kim Allah yolunda savaşır da öl-dürülür ya da galip gelirse yakında ona çok büyük bir ecir vereceğiz.
75) Size ne oluyor da Allah yolunda ve mustazaf erkek-ler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? Onlar ki: “Rabbimiz bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir veli gönder, bize katından bir yardımcı gönder!” demektedirler.
76) İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kafir olanlar ise tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın velileri ile savaşın! Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır.
77) Kendilerine: “Ellerinizi çekin, namazı dosdoğru kı-lın ve zekatı verin!” denilen kimseleri görmedin mi? Onlara savaş yazıldığında içlerinden bir grup Allah’tan korkar gibi veya daha şiddetli bir korkuyla insanlardan korkarak: “Rabbimiz niçin bize savaşı yazdın? Bizi ya-kın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Dünya metaı pek azdır. Ahiret ise sakınan kim-se için daha hayırlıdır. Doğrusu siz hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar dahi zulmedilmezsiniz.”
78) Her nerede olsanız sağlamlaştırılmış yüksek kale-lerde de olsanız ölüm size yetişir. Onlara bir iyilik gel-se: “Bu, Allah’tandır.” derler. Kendilerine bir kötülük dokununca: “Bu, senin tarafındandır!” derler. De ki: “Hepsi Allah tarafındandır.” O halde bu topluma ne oluyor da hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar?!
79) Sana iyilikten ne gelirse Allah’tandır. Kötülükten sana ne gelirse nefsindendir. Biz seni insanlara bir rasul olarak gönderdik. Şüphesiz ki hakkıyla şahit olarak Al-lah yeter!
80) Kim Rasul’e itaat ederse muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur. Her kim de yüz çevirirse biz seni onlar üzerine muhafız olarak göndermedik.
81) “İtaat!” derler. Senin yanından ayrıldıkları zaman da onlardan bir grup geceleyin senin dediğinin aksini kurar. Halbuki Allah geceleyin ne kurduklarını yazıyor. O halde onlardan yüz çevir ve Allah’a tevekkül et! Şüphesiz vekil olarak Allah yeter!
82) Onlar hala Kur’an’ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? O Allah’tan başkası tarafından olsaydı elbetteki onda pek çok çelişki bulurlardı...
83) Onlara güven ve korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar. Oysa onu Rasul’e veya onlardan emir sahibi olanlara götürselerdi onun iç yüzünü araştırabilenler elbette ki onu bilirlerdi. Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı pek azınız müstesna kesinlikle şeytana uyardınız.
84) O halde sen Allah yolunda savaş. Sen kendinden başkası ile mükellef değilsin. Mü’minleri de teşvik et; umulur ki Allah kafirlerin baskısını önler. Şüphesiz ki Allah baskısı daha şiddetli olandır; cezası da daha şiddetlidir.
85) Her kim güzel bir şefaatla şefaat ederse, ondan kendisi için bir pay vardır. Her kim de kötü bir şefaatle şefaatte bulunursa onun için de ondan bir pay vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.
86) Bir selamla selamlandığınız zaman ondan daha güzeliyle selamlayın veya onunla karşılık verin. Mu-hakkak ki Allah her şeyi hakkıyla hesaplayandır.
87) Allah ki kendisinden başka ilah yoktur. Andolsun ki kendisinde hiç şüphe olmayan kıyamet gününde sizi toplayacaktır. Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?
88) Size ne oluyor ki münafıklar hakkında iki grup olu-yorsunuz? Allah onları kazandıkları sebebiyle ters çe-virdiği halde Allah’ın saptırdığını doğru yola iletmek mi istiyorsunuz? Her kimi Allah saptırırsa onun için as-la bir yol bulamazsın.
89) İstediler ki kendilerinin küfre girdiği gibi siz de küfre giresiniz de bir olasınız. Artık Allah yolunda hic-ret edinceye kadar içlerinden veliler edinmeyin! Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın ve kendilerini buldu-ğunuz yerde öldürün. Onlardan veli de edinmeyin, yar-dımcı da.
90) Ancak kendileriyle aranızda anlaşma bulunan bir topluma sığınanlar veya sizinle de kendi toplumlarıyla da savaşmaktan sineleri daralarak size gelenler müstes-na... Allah dileseydi elbette ki onları size musallat eder-di de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizden uzaklaşıp sizinle savaşmazlar ve sizinle barış yaparlarsa Allah si-zin için aleyhlerine bir yol bırakmamıştır.
91) Hem sizden emin olmayı hem de kendi toplumla-rından emin olmayı isteyen diğerlerini de bulacaksın ki her ne zaman fitneye çağrılsalar ona baş aşağı dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz ve sizle barış yapmazlar ve ellerini çekmezlerse onları yakalayın ve kendilerini bul-duğunuz yerde öldürün. İşte onlar ki size kendileri için apaçık bir yetki vermişizdir.
92) Yanlışlıkla olması müstesna bir mü’min için bir mü’mini öldürmek olamaz. Her kim de bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse mü’min bir köle azad etmeli ve ailesine –sadaka olarak bağışlamaları müstesna- diyeti teslim etmelidir. Mü’min olduğu halde size düşman olan bir toplumdan ise mü’min bir köle azad etmelidir. Sizinle onlar arasında bir antlaşma bulunan bir top-lumdan ise ailesine diyet teslim etmeli ve mü’min bir köle azad etmelidir. Her kim bulamazsa –Allah’ın tev-besini kabul etmesi için- aralıksız iki ay oruç tutmalı-dır. Şüphesiz Allah Alîm ve Hakim olandır.
93) Her kim bir mü’mini kasten öldürürse, onun cezası orada kalacağı Cehennemdir. Allah ona gazap etmiştir. Onu lanetlemiş ve onun için çok büyük bir azap hazır-lamıştır.
94) Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman iyice araştırın da sizden selam verene dünya ha-yatının menfaatini gözeterek: “Sen mü’min değilsin!” demeyin. Allah katında nice ganimetler vardır. Önce siz de öyleydiniz de Allah size lutfetti. O halde iyice araştırın! Muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdar olandır.
95) Mü’minlerden –özür sahibi olanlar müstesna- otu-ranlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler bir değildir. Allah mallarıyla ve canları ile ci-had edenleri derece bakımından oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah hepsine de en güzeli vaad etmiştir; fakat yine de Allah cihad edenleri oturanlar üzerinde çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
96) O’ndan dereceler, mağfiret ve rahmet vardır. Şüp-hesiz ki Allah Ğafur ve Rahim olandır.
97) Melekler onları nefislerine zulmeder oldukları hal-de alırken: “Ne yapıyordunuz?” derler. “Biz yeryüzün-de mustazaf olanlardık.” derler. Derler ki: “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Orada hicret etseydiniz ya!” İş-te onlar var ya; onların barınağı Cehennemdir, doğrusu ne kötü dönüş yeridir.
98) Ancak erkekler, kadınlar ve çocuklardan bir çare bulamayan ve bir yol bulamayan mustazaf olanlar müs-tesnadır.
99) İşte onlar ki Allah’ın onlardan affetmesi umulur. Şüphesiz Allah Afuv ve Ğafur olandır.
100) Her kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde gidilecek çok yer de bulur genişlik de! Her kim Allah’a ve Rasulü’ne hicret etmek için evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse muhakkak ki onun ecri Al-lah’a aittir. Şüphesiz ki Allah Ğafur ve Rahim olandır.
101) Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kafirlerin size kötülük yapmasından korkarsanız namazı kısaltmanız-da üzerinize bir günah yoktur. Muhakkak ki kafirler si-zin için apaçık düşmandır.
102) Sen de aralarında bulunup onlara namaz kıldırır-ken onlardan bir kısmı seninle beraber dursun ve silah-larını da alsınlar. Secde ettikleri zaman arkanızda bu-lunsunlar. Namaz kılmamış olan diğer grup gelip senin-le beraber namaz kılsınlar. Hazırlıklı olsun ve silahları-nı alsınlar. Kafirler istediler ki silahlarınız ile eşyaları-nızdan gafil olasınız da ansızın bir baskınla üzerinize gelsinler. Eğer yağmurdan dolayı size bir zorluk varsa veya hasta olmuşsanız silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir günah yoktur. Yine de hazırlıklı bulunun. Mu-hakkak ki Allah kafirler için alçaltıcı bir azap hazırla-mıştır.
103) Namazı bitirdiğiniz zaman da ayakta iken, oturur-ken ve yanlarınız üzerinde Allah’ı zikredin. Güvenlikte olduğunuz zaman da namazı dosdoğru kılın. Muhakkak ki namaz mü’minlere vakitleri belirlenerek yazılmıştır.
104) O topluluğu izlemekte gevşeklik göstermeyin! Siz acı duyuyorsanız muhakkak onlar da sizin acı duyduğu-nuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah’tan onların ummadığı şeyleri umuyorsunuz. Şüphesiz Allah Alîm ve Hakim olandır.
105) Muhakkak ki biz sana kitabı hak ile indirdik ki insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hük-medesin. Hainlerin savunucusu olma!
106) Allah’tan bağışlanma dile. Muhakkak ki Allah Ğafur ve Rahim olandır.
107) Nefislerine hainlik eden kimselerden yana müca-dele etme. Muhakkak ki Allah çok hain olan günahkar olan kimseyi sevmez.
108) İnsanlardan gizlenirler de Allah’tan gizlenmezler. Halbuki geceleyin O’nun razı olmayacağı şeyleri kurar-larken O onlarla beraberdi. Şüphesiz Allah onların yap-tıklarını kuşatmakta olandır.
109) İşte siz öyle kimselersiniz ki dünya hayatında on-lardan yana mücadele ettiniz; ya kıyamet günü kim on-lardan yana Allah ile mücadele edecek yahut kim onlar için vekil olacak?
110) Her kim bir kötülük işler veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ı Ğafur ve Rahim bulur.
111) Her kim de bir günah kazanırsa onu ancak aleyhi-ne kazanır. Şüphesiz Allah Alîm ve Hakim olandır.
112) Her kim bir hata veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuza atarsa muhakkak büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
113) Allah’ın senin üzerindeki lütfu ve rahmeti olma-saydı, andolsun ki onlardan bir grup seni şaşırtmayı amaçlamıştı. Oysa kendilerinden başkasını saptıramaz-lar ve sana hiç bir şekilde zarar veremezler. Çünkü Al-lah sana kitap ile hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri bildirmiştir. Şüphesiz ki Allah’ın senin üzerin-deki lütfu çok büyüktür!..
114) Bir sadaka veya bir iyilik yahut insanlar arasını düzeltmeyi emreden kimse müstesna onların fısıldaş-malarının bir çoğunda hayır yoktur. Her kim bunu Al-lah’ın rızasını gözeterek yaparsa biz yakında ona çok büyük bir ecir vereceğiz.
115) Her kim kendisine doğru yol apaçık belli ettikten sonra Rasul’e aykırı davranır ve mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa onu döndüğü halde bırakırız ve kendi-sini Cehenneme atarız; o ne kötü dönüş yeridir.
116) Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını as-la bağışlamaz. Bundan başkasını dilediği kimse için ba-ğışlar. Her kim de Allah’a şirk koşarsa muhakkak ki o çok uzak bir sapıklıkla sapmıştır.
117) Onların O’ndan başka dua ettikleri ancak dişiler-dir. Halbuki ancak inatçı şeytana dua ederler.
118) Allah ona lanet etti; dedi ki: “Andolsun ki senin kullarından belirli bir pay edineceğim.”
119) “Andolsun ki onları saptıracağım ve muhakkak onları kuruntulara düşüreceğim. Elbette onlara emre-deceğim de kesinlikle hayvanların kulaklarını yaracak-lar. Elbette onlara emredeceğim de muhakkak ki Al-lah’ın yarattığını değiştirecekler.” Her kim Allah’ı bı-rakıp ta şeytanı veli edinirse muhakkak apaçık bir hüs-ran ile hüsrana düşmüştür.
120) Onlara vaad eder, onları kuruntulara düşürür. Oy-sa şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.
121) İşte onlar var ya, onların varacakları yer Cehen-nemdir; ondan kaçacak bir yer de bulamazlar.
122) İman edip salih amel işleyenleri yakında altından nehirler akan Cennetlere koyacağız; orada ebedi kalıcı-dırlar.
123) Sizin kuruntularınıza ve ehli kitabın kuruntularına göre değildir. Her kim bir kötülük yaparsa onunla ceza-landırılır ve kendisi için Allah’tan başka bir veli de bu-lamaz yardımcı da.
124) Ayrıca her kim erkek veya kadın mü’min olarak salih amellerden işlerse; işte onlar Cennete girerler ve hurma çekirdeğinin çukurcuğu kadar zulmedilmezler.
125) Din bakımından muhsin olarak yüzünü Allah’a teslim eden ve İbrahim’in hanif milletine uyan kimse-den daha güzel kim olabilir? Allah İbrahim’i dost edin-miştir.
126) Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah her şeyi ihata edici olandır.
127) Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkındaki fetvayı Allah size veriyor. Hakların-da yazılmış olanı kendilerine vermeyip nikahlamak iste-diğiniz yetim kızlar hakkında, mustazaf çocuklar hak-kında ve yetimlere adaletli davranmanız hakkında ki-tapta size okunan vardır.” Hayırdan her ne yaparsanız muhakkak Allah onu hakkıyla bilir.
128) Bir kadın kocasının geçimsizliğinden veya yüz çe-virmesinden korkarsa barış yolu ile aralarını düzeltme-lerinde onlar için günah yoktur –ki düzeltmek daha ha-yırlıdır- nefisler ise cimriliğe hazır kılınmıştır. İyilik eder ve sakınırsanız muhakkak ki Allah yaptıklarınız-dan hakkıyla haberdardır.
129) Ne kadar çabalasanız da kadınlar arasında adaletli davranmaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir meyille yönelip onu askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer düzeltir ve sakınırsanız muhakkak Allah Ğafur ve Rahim olandır.
130) Ayrılırlarsa da Allah her birini genişliği ile zengin kılar. Şüphesiz Allah Vasi’ ve Hakim olandır.
131) Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Andolsun muhakkak ki sizden önce kitap verilenlere de size de: “Allah’tan sakının!” diye vasiyet ettik; eğer kafir olur-sanız muhakkak ki göklerde ve yerde ne varsa Allah’-ındır. Şüphesiz Allah Ğaniyy ve Hamid olandır.
132) Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz vekil olarak Allah yeter.
133) Ey insanlar, eğer dilerse sizi giderip başkalarını getirir. Şüphesiz Allah buna hakkıyla kadir olandır.
134) Her kim dünya sevabını istiyorsa dünyanın ve ahi-retin sevabı Allah katındadır. Şüphesiz Allah Semi’ ve Basir olandır.
135) Ey iman edenler, kendiniz, ana babanız ve yakın-larınız aleyhinde bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. İster zengin olsun; ister fakir ol-sun. Çünkü Allah her ikisine de daha yakındır. Öyleyse adaletten vazgeçerek hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker veya yüz çevirirseniz şüphesiz Allah yap-tıklarınızdan haberdardır.
136) Ey iman edenler, Allah’a, Rasulü’ne, Rasulü’ne bölüm bölüm indirdiği kitaba ve bundan önce toptan in-dirdiği kitaba iman edin. Her kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, rasullerini ve ahiret gününü inkar ederse muhakkak ki çok uzak bir sapıklıkla sapmıştır.
137) Muhakkak ki iman eden, sonra kafir olan yine iman eden ve sonra kafir olarak küfürlerini artıranlar var ya Allah onları bağışlayacak değildir. Onları yola iletecek de değildir!
138) Münafıklara müjdele ki onlar için çok acıklı bir azap vardır!..
139) Onlar ki mü’minlerden başka kafirleri veli edinir-ler. İzzeti onların yanında mı arıyorlar? Oysa muhak-kak ki izzet bütünüyle Allah’a aittir.
140) Halbuki muhakkak O size kitapta indirmiştir ki: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar başka bir söze dalın-caya kadar onlarla beraber oturmayın; yoksa o zaman muhakkak siz de onlar gibisinizdir.” Muhakkak Allah münafıkları da kafirleri de hep beraber Cehennemde toplayacaktır.
141) Onlar sizi gözetlerler de eğer size Allah’tan bir fe-tih gelse: “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. Kafirlerin nasibi olursa da: “Biz size galip gelemez miy-dik? Sizi mü’minlerden korumadık mı?” derler. Artık Allah kıyamet gününde aranızda hükmedecektir. Doğ-rusu Allah kafirlere mü’minler aleyhine asla bir yol vermeyecektir.
142) Muhakkak münafıklar Allah’ı aldatmak isterler. Halbuki O onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman tembelce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Al-lah’ı ancak pek az anarlar.
143) Bunların arasında bocalamışlardır ki bunlara da onlara da. Her kimi de Allah saptırırsa sen onun için as-la bir yol bulamazsın!
144) Ey iman edenler, mü’minlerden başka kafirleri ve-liler edinmeyin! Allah’a aleyhinize apaçık bir delil mi olsun istiyorsunuz?!
145) Muhakkak ki münafıklar ateşin en alt tabakasında-dırlar. Sen onlar için asla bir yardımcı bulamazsın!
146) Ancak tevbe edip düzeltenler, Allah’a sımsıkı sa-rılıp dinlerini yalnız Allah’a has kılanlar müstesna... İş-te onlar mü’minlerle beraberdir. Allah da yakında mü’-minlere çok büyük bir ecir verecektir.
147) Şükreder ve iman ederseniz Allah size ne diye azab etsin? Şüphesiz Allah Şakir ve Alîm olandır.
148) Allah kötü sözün açıklanmasını sevmez; ancak zulme uğrayan müstesna. Şüphesiz Allah Semi’ ve Alim olandır.
149) Bir hayrı açıklarsanız veya onu gizlerseniz, yahut bir kötülüğü affederseniz muhakkak Allah Afuvv ve Kadir olandır.
150) Muhakkak ki Allah’ı ve rasullerini inkar edenler Allah ile rasullerinin arasını ayırmak isterler de: “Bir kısmına iman ederiz bir kısmını inkar ederiz.” diyerek bunlar arasında bir yol tutmak isterler.
151) İşte onlar hakiki kafirlerin ta kendileridir ve biz kafirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.
152) Allah’a ve rasullerine iman edenler onlardan hiç birisinin arasını ayırmazlar. İşte onlar ki kendilerine ecirlerini verecektir. Şüphesiz Allah Ğafur ve Rahim olandır.
153) Kitap ehli senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni isterler. Muhakkak ki Musa’dan da bundan daha büyüğünü isteyerek: “Allah’ı bize açıkça göster!” demişlerdi de böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra onlara apaçık deliller gelmesinin ardından buzağıyı (ilah) edindiler. Ona rağmen biz onu affettik; çünkü biz Musa’ya apaçık delil ve yetki vermiştik.
154) Kesin söz vermiş oldukları için Tur’u onların üze-rine kaldırmıştık. Onlara: “O kapıdan secde ederek gi-rin!” dedik. Ayrıca onlara: “Cumartesi gününde taş-kınlık etmeyin!” diyerek onlardan kuvvetli, sağlam bir söz aldık.
155) Onların o sağlam sözlerini bozmaları, Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri, nebileri haksızca öldürmeleri ve: “Bizim kalplerimizde perdeler vardır.” demeleri, aksine küfürleri sebebiyle Allah onları mühürledi de pek azı hariç iman etmezler.
156) Ayrıca onların küfürleri ve Meryem’in aleyhinde çok büyük iftira atmaları sebebiyledir.
157) Bir de onların: “Muhakkak biz Allah’ın rasulü Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük!?” demeleri sebe-biyledir. Halbuki onu ne öldürdüler ne de onu astılar fa-kat onlara benzer gösterildi. Muhakkak onun hakkında ihtilafa düşenler ondan şüphe içindedirler. Onların buna dair bir bilgileri yoktur, ancak zanna uymaktadırlar. Doğrusu onu kesin olarak öldürmediler.
158) Aksine Allah onu kendisine doğru yükseltti. Şüp-hesiz Allah Azîz ve Hakîm olandır.
159) Kitap ehlinden her biri andolsun ki ona ölümün-den önce iman edecektir. Kıyamet gününde de onlara şahit olacaktır.
160) Yahudilerin zulümleri sebebiyle ve çok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları nedeniyle kendilerine he-lal kılınan temiz şeyleri onlara haram kıldık.
161) Ayrıca yasaklandıkları halde riba almaları ve in-sanların mallarını batıl ile yemeleri sebebiyledir. Onlar-dan kafir olanlara çok acıklı bir azap hazırladık.
162) Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü’-minler sana indirilene de senden önce indirilenlere de iman ederler. Özellikle namazı dosdoğru kılanlar, zeka-tı verenler, Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olan-lardır. İşte onlar ki kendilerine çok büyük bir ecir vere-ceğiz.
163) Muhakkak ki biz Nuh’a ve ondan sonraki nebilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsma-il’e, İshak’a, Yakub’a, torunlara, İsa’ya, Eyyub’a, Yu-nus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.
164) O rasuller ki onları elbette sana daha önce anlattık. Öyle rasuller de var ki onları sana anlatmadık ve Allah Musa ile doğrudan doğruya konuştu.
165) Müjdeleyici ve korkutucu olan rasuller ki insanlar için rasullerden sonra Allah’a karşı bir delil olmasın. Şüphesiz Allah Aziz ve Hakim olandır.
166) Oysa Allah sana indirdiğine şahitlik eder ki onu kendi ilmi ile indirmiştir. Melekler de şahitlik ederler. Şahit olarak Allah yeter.
167) Muhakkak ki küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar gerçekten çok uzak bir sapıklıkla sapmışlardır.
168) Muhakkak ki küfürlerinde bilinçli olarak ısrar ederek zulmedenler var ya Allah onları bağışlamaz, onları doğru bir yola da iletmez.
169) Ancak cehennem yoluna ki orada ebedi kalıcıdır-lar. Doğrusu bu Allah’a çok kolaydır.
170) Ey insanlar, muhakkak ki rasul size Rabbinizden hak ile geldi. O halde kendi hayrınıza olarak iman edin. Kafir olursanız da muhakkak ki göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah Alîm ve Hakîm olan-dır.
171) Ey kitap ehli, dininizde haddi aşmayın da Allah’a dair haktan başkasını söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih Allah’ın rasulü, onu Meryem’e ulaştırdığı keli-mesi ve O’ndan bir ruhtur. O halde Allah’a ve Rasulle-rine iman edin de “üçtür” demeyin. Kendi hayrınıza olarak vazgeçin. Allah ancak tek bir ilahtır. Çocuğunun olmasından münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Şüphesiz vekil olarak Allah yeter.
172) Mesih de mukarreb melekler de Allah’a kulluk et-mekten asla çekinmezler. Her kim O’na kulluk etmek-ten çekinir ve kibirlenirse, onların hepsini kendisine toplayacaktır.
173) İman edip salih amel işleyenlere gelince onlara ecirlerini tam olarak verecek ve lütfundan onlara artıra-caktır. Ama çekinip kibirlenenler var ya, onlara da çok acıklı bir azap ile azap edecektir ve onlar kendileri için Allah’tan başka veli de bulamayacaklar yardımcı da.
174) Ey insanlar, muhakkak ki size Rabbinizden bir burhan geldi ve biz size apaçık bir nur indirdik.
175) Allah’a iman edip O’na sımsıkı sarılanlara gelin-ce; Allah onları kendisinden bir rahmetin ve lütfun içi-ne girdirecektir; onları kendisine dair dosdoğru bir yola iletecektir.
176) Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah size kelaleye dair fetva veriyor. Çocuğu bulunmadığı bir kız kardeşi bulunduğu halde ölürse bırakılanın yarısı onun içindir. Onun çocuğu yoksa onun tamamına mirasçı olur. Eğer iki kız kardeşi varsa bu ikisine mirasın üçte ikisi düşer. Onlar erkek ve kız kardeşler ise erkeğe iki kadın payı vardır. Allah sapmayasınız diye size iyice açıklıyor. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”
________________ oOo _________________
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir