ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
Sünen-i Tirmizi Tercume Abdullah Parlıyan
Sünen-i Tirmizi ✪   Hadis-i Şerif Meali ✪   Tercume Abdullah Parlıyan
Ø özürlü kimsenin savaştan geri kalabileceği
1670- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: Bana kürek kemiği veya yazı yazabilecek bir plaka getirin dedi. Getirilen malzemeye Nisa sûresi 95. ayetini yazdırdı. Amr b. Ümmü Mektum, Peygamber (s.a.v.)’in arkasında idi gözleri kör olduğu için bana izin var mı? deyince “Özür sahiplerinden başka …” ayeti nazil oldu. (Nesâî, Cihâd: 4; Buhârî, Cihâd: 35)
Bu konuda İbn Abbâs, Câbir ve Zeyd b. Sabit’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis Süleyman et Teymî’nin Ebû İshâk’tan rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Şu’be ve Sevrî aynı hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmişlerdir.
Ø savaşa gitmek mi? anne babaya bakmak mı?
1671- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bir kimse Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek cihâda çıkmak için izin istedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de annen baban var mı? buyurdu. O kimse evet deyince; “Sen anne ve babana hizmet ederek cihâdı yap” buyurdular. (Nesâî, Cihâd: 6; Buhârî, Cihâd: 137)
Tirmizî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis sahihtir. Ebû’l Abbâs, Mekkeli gözleri görmeyen bir şairdir. İsmi Sâib b. Ferrûh’tur.
Ø “sizden olan” emir sahipleri ne demektir?
1672- İbn Cüreyc (r.a.)’den aktarıldığına göre İbn Cüreyc, Nisa sûresi 59. ayeti olan: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasûlüne itaat edin. Sizin gibi Müslüman olup kendilerine otorite teslim edilmiş olan kimselere de itaat edin” ayeti hakkında şöyle dedi: Abdullah b. Huzafe b. Kays b. Adiyy es Sehmî’yi, Rasûlullah (s.a.v.) bir Müfrezenin başında komutan olarak gönderdiğini bana Ya’la b. Müslim, Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla İbn Abbâs’tan nakletmişti. (Yani müfrezenin başındaki kimseye de Allah ve Rasûlüne itaat edildiği gibi itaat edileceği konusunda) (Müslim, Imara: 1; Nesâî, Biat: 28)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece İbn Cüreyc’in rivâyetiyle bilmekteyiz.
Ø tek başına yolculuk yapmanın hoş olmadığı
1673- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar tek başına yolculuk yapmanın tehlikelerini benim bildiğim gibi bilselerdi hiçbir kimse binitiyle tek başına gece yolculuğuna çıkmazlardı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 79)
1674- Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir yolculuğa bir şeytan arkadaş olur, İki yolcuya iki şeytan arkadaş olur, üç yolcu ise kervan sayılır.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 79)
Tirmizî: İbn Ömer hadisi hasen sahih olup ancak bu şekliyle Âsım’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Âsım; Muhammed b. Zeyd b. Abdullah b. Ömer’in oğludur. Muhammed diyor ki: Bu kimse güvenilir ve doğru bir kimsedir. Âsım b. Ömer el Umerî ise zayıftır, hadis olarak ondan bir şey rivâyet etmem. Abdullah b. Amr hadisi hasendir.
Ø savaşta yalan söylenebilir, aldatma yapılabilir
1675- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Harb hile, aldatma ve yanıltmadan ibarettir.” (Buhârî, Cihâd: 156; İbn Mâce, Cihâd: 28)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Zeyd b. Sabit, Âişe, İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, Esma binti Yezîd b. Seken, Ka’b b. Mâlik ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.
Ø Rasûlullah (s.a.v.) kaç savaşa katılmıştır
1676- Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zeyd b. Erkâm’ın yanındaydım kendisine Rasûlullah (s.a.v.) kaç savaşa katıldı diye soruldu Zeyd ondokuz dedi. Bunun üzerine ben: Sen, onunla birlikte kaç savaşta bulundun? Dedim. On yedi dedi. İlk katıldığın savaş hangisiydi dedim. “Zat-ül Uşeyr” veya “Zat-ül Uşeyra” dedi. (Buhârî, Meğazi: 91; Müslim, Cihâd: 49)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ø askerî birlikleri savaş konumuna getirmek
1677- Abdurrahman b. Avf (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Bedir savaşında bizi geceleyin savaş konumuna sokmuştu.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz.Muhammed b. İsmail’e bu hadis hakkında sordum; bilemedi ve Muhammed b. İshâk, İkrime’den hadis işitmiştir, dedi. Muhammed b. İsmail’i ilk gördüğümde Muhammed b. Humeyd er Râzi, hakkında ki görüşü iyi idi sonraları onun zayıf olduğu kanaatine vardı.
Ø savaş başlamazdan önce dua etmek
1678- İbn ebî Evfâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim Hendek savaşındaki karşıt güçler için şöyle beddua ediyordu: “Kur’ân’ı indiren, hesapları çabucak gören Allah’ım bize saldıran bu düşman güçlerini sarsıntıya uğrat ve perişan et.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 39; Müslim, Cihâd: 7)
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
Ø savaşlarda sancak kullanılması
1679- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.), Mekke’yi feth edip oraya girdiğinde sancağı beyaz renkte idi. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 27; İbn Mâce, Cihâd: 17)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece Yahya b. Adem’in, Şerik’den rivâyetiyle bilmekteyiz.
Tirmizî: Muhammed’e bu hadis hakkında sordum. Bu hadisi sadece Yahya b. Adem’in, Şerik’den, rivâyeti olarak bildi ve şöyle dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in başında siyah sarık olduğu halde Mekke’ye girdiğini pek çok râvî Şerik’den, Ammâr’dan, Ebû’z Zübeyr’den ve Câbir’den rivâyet etmişlerdir. Muhammed diyor ki: Câbir’in hadisi işte budur.
Tirmizî: Ed Dühnü, Becile kabilesinin bir koludur. Ammâr ed Dühnî ise; Ammâr b. Muaviye ed Dühnî olup Ebû Muaviye diye künyelenir. Hadisçiler yanında güvenilen bir kimsedir.
Ø savaşta bayraklar da kullanılır mı?
1680- Muhammed b. Kâsım’ın azâdlı kölesi Yunus b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Muhammed b. Kâsım kendisine Rasûlullah (s.a.v.)’in savaşlarda kullandığı bayrağı sormak üzere beni Berâ b. Âzib’e gönderdi. Berâ dedi ki: “Nemire kumaşından yapılmış siyah ve dört köşe idi.” (İbn Mâce, Cihâd: 20; Ebû Dâvûd, Cihâd: 69)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Hâris b. Hassân ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Zaide’nin rivâyeti olarak bilmekteyiz. Ebû Yakup es Sekafî’nin ismi İshâk b. İbrahim’dir. Ubeydullah b. Musa kendisinden hadis rivâyet etmiştir.
1681- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in bayrağı siyah sancağı ise beyazdı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 69)
Tirmizî: İbn Abbâs hadisi olarak, bu hadis bu yönüyle hasen garibtir.
Ø savaşlarda parolanın yeri var mıdır?
1682- Mühelleb b. Ebî Sufre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Sahabeden bir kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işitti: “Düşman gece karanlığından istifade ederek aranıza girerse “Ha mîm la yunsarûn” deyin. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 71)
Tirmizî: Bu konuda Seleme b. Ekvâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bazıları bu hadisi Ebû İshâk’tan, Sevrî’nin rivâyeti gibi rivâyet ettiler. Yine bu hadis Ebû İshâk’tan, Mühelleb b. Ebî Sufra vasıtasıyla mürsel olarak ta rivâyet edilmiştir.
Ø Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıcı nasıldı?
1683- İbn Sirîn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben kılıcımı Semüre b. Cündüp’ün kılıcına benzer şekilde yaptırdım. Semure’de kendi kılıcını Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıcına benzer şekilde yaptırdığı kanaatinde idi. Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıcı da o devirde en güzel kılıçların yapıldığı Benî Hanif kabilesinin kılıçları gibiydi. (İbn Mâce: Cihâd: 18)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece bu şekliyle biliyoruz Yahya b. Saîd el Kattan katip Osman b. Sa’d hakkında söz ederek hafıza yönünden zayıf olduğunu söylemiştir.
Ø savaşta oruç tutulmalı mı?
1684- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Fetih senesi; Merruz Zahran’a varınca düşmanla karşılaşacağımızı bize bildirerek oruçlarımızı bozmamızı emretti bizde hep birlikte orucumuzu bozduk.” (Ebû Dâvûd, Sıyam: 43; Müslim, Sıyam: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu konuda Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Ø Rasûlullah (s.a.v.) savaşın en korkulu anlarında öne çıkardı
1685- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.); Ebû Talha’nın, Mendûb denilen atına bindi” dedi ve sözünü şöyle sürdürdü: “Rasûlullah (s.a.v.)’i savaştaki korkulu bir anda daima en önde bulurduk.” (Müslim, Fedail: 11)
Tirmizî: Bu konuda İbn Amr İbn Âs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
1686- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Medîne’de düşman baskını olabileceğine dair korkulu bir an yaşanmıştı. Rasûlullah (s.a.v.), Mendûb denilen bir atı ödünç olarak aldı ve çevreyi dolaşarak korkulacak bir şey yok dedi.” Zaten korkulu bir durumla karşılaştığımızda Peygamberimiz (s.a.v.)’i daima en önde bulurduk. (Müslim, Fedail: 11)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
1687- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) insanların en cesuru en cömerdi ve şecaatlisi idi.” Enes diyor ki: Bir gece Medîneliler bir ses işittiler ve korktular. Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Talha’ya ait çıplak bir atın üzerinde kılıcını kuşanmış vaziyette insanların karşısına çıkarak şöyle dedi: Hiç korkmayın, hiç korkmayın buyurdu ve bindiği atı kastederek, onu çok seri, ve hızlı buldum dedi. (Müslim, Fedail: 11)
Ø savaşta dirençli olmak
1688- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir adam Berâ b. Âzib’e, Ey Ebû Umâra dedi. Huneyn savaşında Rasûlullah (s.a.v.)’i yalnız bırakıp kaçmış mıydınız? Berâ dedi ki:Hayır Vallahi Rasûlullah (s.a.v.), geri çekilmedi fakat Hevazin’in oklarıyla karşı karşıya kalan bazı ayağına çabuk askerler dönüp kaçtılar. Bu esnada Rasûlullah (s.a.v.), katırının üzerinde ve Ebû Sûfyân b. Hâris b. Abdulmuttalib’te katırın yularını tutmaktaydı ve yine bu anda Rasûlullah (s.a.v.): Ben Peygamberim yalan yok, ben Abdulmuttalib’in torunuyum diyordu.” (Müslim Cihâd, 28; Buhârî, Cihâd: 32)
Tirmizî: Bu konuda Ali, İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
1689- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Huneyn günü savaş meydanındaki insanları gördüm iki bölük geri çekilip kaçıştılar Rasûlullah (s.a.v.)’in etrafında yüz kişi bile kalmamıştı. (Müslim, Cihâd: 28)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ubeydullah’ın bu hadisini sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Ø Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıçları nasıldı?
1690- Mezîde (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i Fetih günü Mekke’ye girdiğinde kullandığı kılıcın kabzası altın ve gümüşle süslenmiş idi. Hadisin râvîsi Tâlib diyor ki: Kılıçtaki gümüşten sordum kılıç kabzasının başı gümüştendi dedi. (Buhârî, Cihâd: 82; Ebû Dâvûd: Cihâd: 64)
Tirmizî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen garibtir. Hud’un dedesinin ismi Mezidetül Asarî’dir.
1691- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıcının kabzasının başı gümüştendi. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 64)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadis aynı şekilde Hemmâm vasıtasıyla Katâde ve Enes’den de rivâyet edilmiştir. Bazıları bu hadisi Saîd b. Ebû’l Hasan’dan rivâyet ederler o da şöyle der: “Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıç kabzasının başı gümüştendi.”
Ø savaşlarda kullanılan çelik elbise (zırh)
1692- Zübeyr b. Avvam (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı günü Rasûlullah (s.a.v.)’in üzerinde iki zırh vardı. Derken bir kayaya tırmanmak istedi. Zırhların ağırlığından buna gücü yetmedi. Nihayet Talha çömeldi ve basamak görevi yaptı. Rasûlullah (s.a.v.), onun üzerine basarak kaya üzerine çıkıp doğruldu. Zübeyr diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in; Talha, Cenneti hak etti buyurduğunu işittim. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 68; İbn Mâce: Cihâd: 18)
Tirmizî: Bu konuda Safvân b. Ümeyye, Sâib b. Yezîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen garib olup sadece Muhammed b. İshâk’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
Ø savaşlarda kullanılan çelik başlık (miğfer)
1693- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), feth yılı Mekke’ye başında bir miğfer olduğu halde girdi de bu arada İbn Hatal’ın Ka’be’nin örtülerine yapışmış olduğu haberi kendisine verildi de “Onu öldürün” buyurdu. (İbn Mâce, Cihâd: 18; Buhârî, Cihâd: 84)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Mâlik’den başka hiçbir kimsenin bu hadisi Zührî’den rivâyet ettiğini bilmiyoruz.
Ø savaşlarda kullanılan atların değer ve kıymeti
1694- Urve el Bârıkî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hayır; kıyamete kadar atların alınlarına bağlıdır. Yani her türlü ganimet ve sevaplar.” (İbn Mâce, Cihâd: 14; Ebû Dâvûd: Cihâd: 42)
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer, Ebû Saîd, Cerir, Ebû Hüreyre, Esma binti Yezîd, Muğîre b. Şu’be ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Urve: Ebû’l Ca’d el Bârıkî’nin oğludur, kendisine Urve b. Ca’d ta denmektedir.
Ahmed b. Hanbel diyor ki: Bu hadisten anlaşılması gereken: “Kıyamete kadar devlet başkanlarıyla beraber cihâdın devam ettirilmesi gerekir.”
Ø atlarında değişik özellikleri var mıdır?
1695- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kızıl renkli atlar bereketli olanlardır.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 42)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup bu şekliyle sadece Şeyban’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
1696- Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Atların en hayırlısı siyah olup alnında beyazlık olan üst dudağıyla burnu beyaz olan atlardır. Sonra ayakları beyaz sağ tarafı sade renk olan siyah atlardır. Bu özellikte bulunamaz ise bu özellikleri olan doru attır.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 42)
1697- Muhammed b. Beşşâr (r.a.), Vehb b. Cerir vasıtasıyla Übey’den Yahya b. Eyyûb’tan, Yezîd b. Ebî Habib’den aynı senetle bu hadisin mana olarak bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
Ø beğenilmeyen atlar da var mıdır?
1698- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), atlar içine dört ayağı da beyaz olandan hoşlanmazdı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 43)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şu’be bu hadisi Abdullah b. Yezîd el Has’amî’den, Ebû Zür’a’dan, Ebû Hüreyre’den benzeri şekilde rivâyet etmiştir. Ebû Zür’a b. Amr b. Cerir’in ismi Harim’dir.
Muhammed b. Humeyd er Râzi, Cerir vasıtasıyla Umâra b. Ka’ka’dan rivâyet ederek şöyle demiştir: İbrahim Nehaî bana şöyle dedi: Bana hadis aktaracaksan Ebû Zür’a’dan aktar çünkü Ebû Zür’a bir keresinde bana hadis rivâyet etti. Seneler sonra o hadisi kendisine sorduğumda hiçbir harfini dahi eksiltmekten tekrar bana aktarmıştı.
Ø atları yarıştırmak müsabaka yapmak caiz midir?
1699- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), eğitilip terbiye edilmiş bir atı mesafe olarak altı mil olan Hayfa’dan Seniyyet-ül Veda’ya kadar koşturdu.
Eğitilip terbiye edilmemiş atı araları bir mil mesafe olan Seniyyetül Veda’dan Züreyk oğulları mescidine kadar koşturdu. Bende yarışçılar arasında idim. Benim atım duvarı atlamıştı. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 60; İbn Mâce: Cihâd: 44)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Câbir, Âişe, Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis Sevrî’nin rivâyeti olarak sahih hasen garibtir.
1700- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Müsabaka, yarış yapmak at ve deve koşturmakta, ok ve benzeri şeyleri atmaktadır. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 60)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ø Rasûlullah (s.a.v.), ehli beytine ne tavsiye etmiştir?
1701- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Allah tarafından görevlendirilmiş bir kuldu diğer insanlardan ayrı olarak biz ehli beytine özellikle tavsiye ettiği üç şey şuydu: Abdesti güzelce almayı, sadaka yememeyi, eşekleri atlara çekmemeyi bize emretmişti.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 53)
Tirmizî: Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî bu hadisi Ebû Cehdam’dan rivâyet ederek senedinde: “Ubeydullah b. Abdullah b. Abbâs, İbn Abbâs’tan” demiştir.
Tirmizî: Muhammed’den işittim diyordu ki Sevrî’nin rivâyeti pek sağlam değildir. Sevrî bu rivâyetinde vehme kapılmıştır. Sahih olan rivâyet İsmail b. Uleyye ve Abdulvaris b. Saîd’in, Ebû Cehdam’dan, Abdullah b. Ubeydullah b. Abbâs’tan ve İbn Abbâs’tan aktarılandır.
Ø fakir ve garibler yüzünden yardım edilip rızıklandırılıyoruz
1702- Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Zayıf kimsesiz ve fakirleriniz arasında beni arayın, beni ancak onların yanında bulursunuz, çünkü sizler o fakir ve zayıf insanlar yüzünden rızıklandırılıyor ve Allah tarafından yardım görüyorsunuz.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 70)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ø hayvanlara çıngırak ve çan takmak uygun mudur?
1703- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Çıngırak ve köpek bulunan topluluklara melekler arkadaşlık etmezler.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 46)
Tirmizî: Bu konuda Ömer, Âişe, Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
Ø ispiyonculuk yapmalı mı?
1704- Berâ (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) iki ordu gönderdi. Onlardan birine Ali b. Ebî Tâlib’i diğerine de Hâlid b. Velid’i komutan tayin etti ve şöyle buyurdu: Eğer savaş gerçekleşirse Ali başkomutandır. Sonunda Ali bir kaleyi fethetti ve elde edilen ganimetler içersinden bir cariye aldı. Bunun üzerine Hâlid b. Velid benimle bir mektup göndererek Ali’nin bu hareketini ifşa etmiş oldu. Rasûlullah (s.a.v.)’e gelince mektubu verdim o da okudu rengi değişti ve şöyle dedi: Allah’ı ve Rasûlünü seven; Allah ve Rasûlünün de kendisini sevdiği kimse hakkında sen ne düşünüyorsun? Ben de; “Allah’ın gazabından ve Peygamber (s.a.v.)’in öfkesinden Allah’a sığınırım. Ben sadece bir elçiyim” deyince Rasûlullah (s.a.v.) sustu öfkesi dindi. (Ebû Dâvûd, Haraç: 5)
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen garib olup bu hadisi sadece Ahvas b. Cevvab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadiste geçen “Yeşî bihi” kelimesinin anlamı gammazlamak ve ispiyonculuk anlamına gelir.
Ø devlet başkanı da dahil herkes çobandır
1705- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Dikkat edin! Hepiniz çobansınız hepiniz sürüsünden sorumludur. İnsanların idaresini üstlenen devlet başkanı çobandır halkından sorumludur. Erkek evinin çobanıdır ve çoluk çocuğundan sorumludur. Kadın da, kocasının evinde çobandır. Kocasının evinden sorumludur. Köle efendisinin malı üzerinde çobandır ve o köle o maldan sorumludur. Dikkat edin? Hepiniz çobansınız, hepiniz kendi sürünüzden sorumlusunuz. (Ebû Dâvûd, Harac: 1)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Enes, Ebû Musa’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Musa hadisi pek makbul değildir. Enes’in hadisi de pek makbul değildir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.
Tirmizî: İbrahim b. Beşşâr er Ramâdî, Sûfyân b. Uyeyne’den, Büreyd b. Abdullah b. Ebû Bürde’den ve Ebû Musa’dan bu hadisi bize aktarmıştır.
Bunu bu şekilde İbn Beşşâr bildirdi ve dedi ki: Pek çok kişi bu hadisi Sûfyân’dan, Büreyd’den, Ebû Bürde’den mürsel olarak rivâyet etmiş olup bu daha sahihtir.
Muhammed diyor ki: İshâk b. İbrahim, Muâz b. Hişâm’dan, babasından, Katâde’den, Enes’den rivâyet etmiştir ki şöyledir: “Allah her çobana gütmesini dilediği sürüden soracaktır.”
Tirmizî: Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Bu rivâyet pek makbul değildir. Sahih olan rivâyet: Muâz b. Hişâm babasından, Katâde’den ve Hasan’dan mürsel olarak yapılan rivâyettir.
Ø devlet başkanına itaat edilmelidir
1706- Ümmül Husayn el Ahmesiyye (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den veda haccı hutbesinde üzerinde koltuğunun altından dolayarak büründüğü bir çeşit çizgili kumaşla örtünmüş olduğu halde dinledim. Sanki şu anda konuşurken titreyen pazısına bakar gibiyim, şöyle buyurmuştu: “Ey insanlar Allah’a karşı sorumluluk bilinci içersinde olunuz yolunuzu kitapla bulmaya çalışınız. Sizin başınıza kulağı kesik Habeşli bir köle bile getirilmiş olsa Allah’ın kitabına göre hareket edip size de onu uyguladığı sürece onun emirlerini dinleyin ve itaat edin.” (Müslim, Imara: 13)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Irbad b. Sariye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Ümmü Husayn’dan değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.
Ø yaratana isyan olan konuda yaratığa itaat olunmaz
1707- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kendisine isyan emrolunmadıkça hoşlansa da hoşlanmasa da her konuda idareciyi dinlemek ve itaat etmek her Müslümana farzdır. Eğer kendisine isyan emredilirse itaat etme ve dinlemek mecburiyeti yoktur.” (Müslim, Imara: 16)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Imrân b. Husayn, Hakem b. Amr el Gıfârî’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ø hayvanları birbiriyle dövüştürmenin yasaklığı
1708- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) hayvanları birbirleriyle dövüştürmeyi yasakladı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 51)
1709- Mûcâhid (r.a.)’den rivâyete göre: Peygamber (s.a.v.), hayvanları birbirleriyle dövüştürmeyi yasakladı bu hadiste “İbn Abbâs’tan” dememiştir. Bu rivâyetin Kuteybe rivâyetinden daha sahih olduğu söylenmiştir.
Şerik aynı hadisi Â’meş’den, Mûcâhid’den ve ibn Abbâs’tan benzeri rivâyet etmiş olup “Ebû Yayha’dan” dememiştir. Bu şekilde Ebû Küreyb; Yahya b. Adem’den, Şerik’den rivâyet etmiştir. Ebû Muaviye; A’meş’den, Mûcâhid’den benzerini rivâyet etmiştir. Ebû Yahya = Atât el Kûfî’dir. İsminin Zazan olduğu da söylenir.
Tirmizî: Bu konuda Talha, Câbir, Ebû Saîd ve Ikras b. Zûeyb’den de hadis rivâyet edilmiştir.
1710- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), yüze damga vurmaktan yasakladı.” (Müslim, Libas: 29)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ø savaşa katılma yaşı kaçtır?
1711- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ondört yaşımda iken bir orduya katılmak üzere Rasûlullah (s.a.v.)’e gösterildim beni asker olarak kabul etmedi. Bir sonraki sene onbeş yaşımda iken tekrar gösterildim; beni asker olarak kabul etti. Nafi’ diyor ki: Bu hadisi Ömer b. Abdulaziz’e aktardım. O da şöyle dedi: Küçükle büyük arasındaki yaş sınırı budur dedi ve onbeş yaşına girenlere maaş bağlanması emrini tüm valiliklere yazı ile bildirdi.” (Ebû Dâvûd, Harac: 15)
İbn ebî Ömer, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Ubeydullah’tan mana olarak bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiş olup bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiş olup bu rivayette: “Ömer b. Abdulaziz; savaşa katılacaklar arasındaki yaş sınırı budur” dedi. Maaş bağlanma konusunu zikretmedi.
Tirmizî: İshâk b. Yusuf hadisi Sûfyân es Sevrî’nin rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.
Ø Şehîd olmak tüm günahları siler mİ?
1712- Katâde (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir gün sahabesi arasında kalkıp cihâdın ve Allah’a imanın amellerin en değerlisi olduğundan bahsetmişti. Bu arada bir adam: Ya Rasûlullah dedi. Allah yolunda şehîd olarak can verirsem günahlarıma keffâret olur mu? Ne dersiniz? Rasûlullah (s.a.v.), Allah yolunda sabır ve dirençle savaştan kaçmaksızın düşman saflarına ilerliyerek savaşıp şehîd olursan evet günahlarına keffâret olur dedi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), nasıl demiştin? Dedi. O kimse de sorusunu tekrar ederek Allah yolunda savaşırken şehîd düşersem günahlarıma keffâret olur mu? Ne dersiniz deyince Rasûlullah (s.a.v.): “Evet sen mükafatını sadece Allah’tan bekleyerek sabır ve dirençle savaştan kaçmaksızın hep düşman üzerine ilerleyerek savaşıp öldürülürsen evet tüm günahlarına keffâret olur sadece borç bunun dışındadır. Bunu bana böylece Cibril söyledi.” (Dârimî Cihâd: 21; Nesâî, Cihâd: 31)
Tirmizî: Bu konuda Enes, Muhammed b. Cahş ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Saîd el Makburî’den ve Ebû Hüreyre’den benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir. Yahya b. Saîd el Ensârî ve pek çok kişi aynı hadisi Abdullah b. Ebî Katâde’den ve babasından rivâyet etmiş olup bu rivâyet Saîd el Makburî’nin, Ebû Hüreyre’den rivâyetinden daha sahihtir.
Ø şehîdler nasıl defnedilir?
1713- Hişâm b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı sonrası şehîdlere kazılacak kabirler konusunda savaştan yaralı çıkan askerler kabir kazmanın zorluğundan dolayı Rasûlullah (s.a.v.)’e şikayette bulundular da; bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), kabri geniş ve güzelce kazın iki veya üç kişiyi bir kabre defnedin Kur’ân’ı en iyi bilenleri defnederken öne geçirin buyurdu. Babam da bu savaşta şehîd olmuştu da bir kabrin içersinde iki kişinin önüne geçirildi. (Ebû Dâvûd, Cenaiz: 26; İbn Mâce: Cenaiz: 28)
Tirmizî: Bu konuda Habbab, Câbir, Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
Sûfyân es Sevrî ve başkaları bu hadisi Eyyûb’tan, Humeyd b. Hilâl’den, Hişâm b. Âmir’den rivâyet etmişlerdir.
Ebû’d Dehma’nın ismi Kırfe b. Büheys veya Beyhes’tir.
Ø her konuda olduğu gibi savaşta da istişare esastır
1714- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bedir savaşı sonrası esirler elde edilince Rasûlullah (s.a.v.) bu esirler hakkında ne dersiniz? Buyurdu. Hadis uzuncadır. (Müsned: 3452)
Tirmizî: Bu konuda Ömer, Ebû Eyyûb, Enes ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasendir. Ebû Ubeyde babasından hadis işitmemiştir. Ebû Hüreyre’nin şöyle dediği rivâyet edilmektedir: “Rasûlullah (s.a.v.)’den daha çok arkadaşlarıyla istişare eden bir kimse görmedim.”
Ø düşman askerinin cesedi hiçbir şekilde geri verilmez
1715- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Müşrikler kendilerinden öldürülen bir kimsenin cesedini satın almak istediler Rasûlullah (s.a.v.), cesedi onlara satmayı kabul etmedi.” (Müsned: 2119)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece Hakem’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Haccac b. Ertae aynı şekilde bu hadisi Hakem’den rivâyet etmiştir.
Ahmed b. Hanbel diyor ki: İbn ebî Leylâ’nın bu hadisi delil sayılmaz. Muhammed b. İsmail diyor ki: İbn ebî Leylâ doğru bir kimsedir. Fakat hadisin sağlamını çürüğünden ayırt edemez ben ondan bir şey rivâyet etmem İbn ebî Leylâ gerçekten doğru dürüst ve fıkıhçı biri olup hadislerin senetlerinde yanılmaktadır.
Nasr b. Ali, Abdullah b. Dâvûd vasıtasıyla Sûfyân es Sevrî’den rivâyet ederek bize şöyle demiştir: Bizim fıkıhçılarımız İbn ebî Leylâ ve Abdullah b. Şübreme’dir.
Ø mücahid savaştan kaçmaz, kaçmamalıdır
1716- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bizi bir müfreze olarak göndermişti. Derken hepimiz bozguna uğradık darmadağınık bir duruma geldik. Medîne’ye dönerek gizlendik ve mahvolduk dedik. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)’e geldik ve Ey Allah’ın Rasûlü biz savaştan kaçan kimseleriz dedik Rasûlullah (s.a.v.)’de buyurdular ki: Hayır sizler döne döne savaş eden kimselersiniz. Ben de Müslüman birliğinden bir askerim.” (Ebû Dâvûd: Cihâd: 96)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Yezîd b. Ebî Ziyâd’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadiste geçen “Müfreze darmadağın oldu” sözünün manası savaştan ürküp kaçıştılar anlamındadır. “Akkararûn” Taktik gereği bir başka birliğe katılmak üzere geri çekilip savaşa devam edenler demektir, “savaştan kaçan” kimseler demek değildir.
Ø şehîdler öldükleri yere defnedilir başka yerlere nakledilemez
1717- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı sonrası halam babamı aile mezarlığımız durumunda olan bir yere defnetmek üzere getirmişti. Derken Rasûlullah (s.a.v.) şöyle ilan ettirdi: “Şehîdleri öldürüldükleri yere geri getiriniz.” (İbn Mâce: Cenaiz: 28)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Nübeyh güvenilen bir kişidir.
Ø savaştan dönen mücahitler karşılanmalı mı?
1718- Sâib b. Yezîd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. “Rasûlullah (s.a.v.) Tebük seferinden dönünce Müslümanlar orduyu karşılamak üzere seniyyetül veda denilen yere kadar çıkmışlardı. Halkla beraber ben de çıktım ve o zaman ben çocuktum.” (Buhârî, Cihâd: 195)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ø savaşsız elde edilen ganimetler
1719- Mâlik b. Evs b. Hadesân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’tan işittim şöyle diyordu: Nadroğullarının malları Allah’ın peygamberine savaşsız olarak verdiği ve Müslümanların uğrunda at ve deve koşturmadıkları ganimetlerdendi. Bundan dolayı da sadece Rasûlullah (s.a.v.)’e ait olmuştu. Rasûlullah (s.a.v.) bu tür ganimetlerden ailesinin bir yıllık ihtiyacını ayırır geri kalanını Allah yolunda savaş için binit ve silaha harcardı. (Nesâî, Kasmûl Fey: 1; Müslim, Cihâd: 15)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi Sûfyân b. Uyeyne, Ma’mer ve İbn Şihâb’tan rivâyet etmiştir.
Hatalarım ve yanlışlarım varsa ya uyarın ebubekiryasin_@hotmail.com yada af edin |