ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !
Sünen-i Tirmizi Tercume Abdullah Parlıyan
Sünen-i Tirmizi ✪   Hadis-i Şerif Meali ✪   Tercume Abdullah Parlıyan
ÖNSÖZ
“Sözlerin en hayırlısı Allah’ın sözü,
Allah’ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı ise Muhammed (s.a.v.)’in yoludur.”
1
Bu hadisi şerife göre; Müslüman
en doğru sözü Allah’ın Kitabından öğrenmek için çalışıp çabalamalı ve en hayırlı
yola girebilmek için de Peygamberimiz (s.a.v)’in hadislerini ihtiva eden hadis
kitaplarını daima okuyup öğrenmeye çalışmalıdır. 1975 yılında, Tirmîzî’nin
Şemâil-i Şerif kitabını bugünkü Türkçe’ye aktarmıştık, Nevevî’nin 40 Hadis ve
Riyazü’s Salihin’den sonra Şimdi de yine Tirmîzî’nin Sünen-i (sahihi) ni
Türkçe’ye çevirimiz, Allah’ın yardımıyla sizlerin eline ulaşmış bulunmaktadır.
Yusuf sûresi 76. ayeti sonunda Rabbimiz: “… Her bilgi sahibinin üzerinde, her
şeyi bilen Allah vardır.” buyurmaktadır. Bu sebeple bu çalışmamızda da
mutlaka hata ve eksiklerimiz olacaktır. İnsanız, beşeriz şaşabiliriz. Hatalar
bizim doğrular Allah ve Rasûlüne aittir. Hatalarımız tarafımıza bildirilirse
düzelteceğimizi bildirir, Hz. Ömer’in şu sözünü hatırlatırım: “En sevdiğim
insan bana kusurlarımı hatırlatandır.” “En çok hoşuma giden insan da haksız bir
iş teklif edildiğinde kendi menfaatine bile olsa tüm gücü ile HAYIR diyebilen
kimsedir.”
Pek çok alim tarafından Kütüb-i Sitte
denilen altı hadis kitabının üçüncü sırasına yerleştirilen Sünen-i Tirmîzî,
kullanım yönünden ve istifadesinin çok olması açısından bazı özellikleri vardır
ki bunları şöylece sıralayabiliriz;
Hadisin hemen altında çoğunlukla şu
bilgiler verilir:
1-
Hadisin başka hangi rivâyet edenler tarafından da rivâyet edildiğini,
2-
Hadisin senedinde zikredilmeyen veya fazladan zikredilen raviler
olduğunu,
3-
Benzeri rivâyetlerin kimler tarafından yapıldığını,
4-
Tirmîzî ile aynı çağda yaşayan Buharî’ye hadisin sıhhati veya ravilerin
durumları hakkında bilgi edinmek üzere soru sorduğunu,
5-
Hadisin senedinde ismi geçen ravinin meşhur ismini, künyesini veya benzer
şahıslar varsa hangisinin nereli olduğunu, yaşça hangisinin büyük olduğunu ve
güvenilirlik durumlarını,
6-
Değişik ravilerin aynı hadisteki farklılıkları ortaya konur,
7-
Okundukça karşılaşılacak daha nice açıklamalar gelecektir.
Tercemede takip ettiğimiz yol hakkında da
biraz malumat verip sizi kitapla baş başa bırakacağım.
a)
Tercümede esas alınan nüsha Ahmed Muhammed Şakir nüshası olup Arapça
metin de bilgisayar ortamından nakledilmiştir.
b)
Kitap başlıkları “Kitab-ut Tahara” (Temizlik bölümleri) şeklinde
tercüme edilmiş olup bab başlıklarına “Bölüm” adı verilmek suretiyle
bazen soru şeklinde bazen da değişik şekillerde Arapça aslına bağlı kalmadan
başlık verilmiştir. Tirmîzî’nin bazen bab (bölüm) diyerek başlık vermeden
geçtiği yerlere hadisin içeriğine göre bir başlık konulmuştur. Hadisin metninden
hemen sonra açıklama bölümünde: “Kale Ebû İsa (Ebû İsa diyor ki)” denilen
yerleri sadece
Tirmîzî: diyerek açıklamayı verdik. Yine açıklama bölümünde hadisi rivâyet
edenler sayılıp sonunda …Peygamber (s.a.v)’den denilen yerlerde ise tekrar gibi
olacağından dolayı “…Peygamber (s.a.v)’den” denilmemiştir. İlk ravide (r.a.)
denmiş diğer sahabe ve tabiin isimleri geçtiğinde dile ağırlık olacağı için
(r.a.) denmemiştir.
Rasûlullah ve Peygamber denildiğinde de
mutlaka (s.a.v.), denmiştir. Oğul manasına gelen İbn kelimeleri
çoğunlukla (b.) olarak gösterilmiştir. Bab’lar bölüm olarak
isimlendirilmiştir.Arapça aslında kitap başlıklarının baş tarafına konulan bazen
besmele ve “an rasûlillahi sallallahü aleyhi vessellem” ifadeleri Arapçalarından
çıkarılmıştır.
Okuyucuya kolaylık olması için bir sahife
Arapça metin diğer sahife Türkçe olarak düzenlenmiş, böylelikle de arzu
edenlerin karşı sahifeden arapçasına bakmaları kolaylaştırılmıştır.
Her hadisin
tercümesinin altına o hadisin başka hadis kitaplarımızdan Buharî, Müslim, Ebû
Davut, Nesei, İbn Mace, Darimi ve Muvatta isimli hadis kitaplarının kitap ismi
bab (bölüm)numarası verilmek suretiyle Ahmed b. Hanbel’in müsnedinden ise
“Dâr-u Ihyâ-üt Tûrâs el Arabî” baskısı olan 9 ciltlik (son iki cildi
fihrist) 27100 hadisten oluşan ve “Rıyaz Abdullah Abdulhâdî” tarafından
hazırlanıp tertip edilen baskı esas alınarak o baskıdaki numaralamaya göre hadis
numaraları yine bilgisayar ortamından alınarak verilmiştir. Bu tahriç
çalışmalarımız bilgisayar ortamındaki Sahr programı ile CONCORDANCE ismi
verilen, el Mu’cemül müfehres li elfaz-ıl hadis-in nebevî isimli kitap esas
alınarak kitap adı ve bab numaraları verilmek süretiyle yapılmıştır.
Türkiye’deki Buhari, (Ötüken); Müslim, (Sönmez); Ebû Davud, (Şamil); İbn Mace,
(Kahraman); Nesai, (Kalem); Muvatta, (Beyan); Darimi, (Madve) baskılarına da
uygun hale getirilmiştir. Aynı hadisi bu kitaplardan bulmak isteyenlere de
kolaylık sağlanmıştır.
Ayrıca hadis
okuyucusu ve araştırıcısına faydalı olmak için özet hadis usulü bilgileriyle
ayet ve hadislerde geçen ölçü birimlerinin çağdaş ölçüler cinsinden bir
değerlendirmesi ve fıkıh kitaplarımızdaki uzunluk, ağırlık ve hacim ölçüleri de
sunulmuştur.
Tashih, tahriç ve
dizgi aşamasında emeği geçen başta oğlum Muhammed Ali’ye ve tüm kardeşlerimize
teşekkürü bir borç bilir hepsine Allah razı olsun derim.
Bu çalışmalarımızda da Müslümanlara
faydalı olmuş isek bu fayda Allah yardımı sebebiyledir.
Tüm hata, kusur ve yanlışlar bize,
doğrular ise Allah ve Rasûlü’ne aittir.
Çalışma gayret ve samimiyet bizden,
faydasını bol kılıp hidayet vermesi Allah’tandır.
“... Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola
ilettikten sonra kalblerimizi bu gerçekten bir daha saptırma...” (3 Al-i İmran
8)
Abdullah PARLIYAN
1 Şubat 2004
10 Zilhicce 1424
KONYA
Neşrettiğimiz her eserde olduğu gibi bu
eserimizin de hiçbir hakkı mahfuz olmayıp,
ÜCRETSİZ DAĞITILMAK ŞARTIYLA,
isteyen
şahıs ve kurumlar tarafından çoğaltılıp bastırılabilir.
ÖZLÜ USÛLÜ HADİS BİLGİLERİ
Usûlü Hadis:
Hadis ilminin esas konusundan önce
öğrenilmesi gerekli kurallar, prensipler ve başlangıç bilgileri yani teknik
bilgiler demektir.
Kur’an’dan sonra İslam dininin ikinci
kaynağı olan (sünnet) hadis; 59 Haşr 7, 4 Nisa 79, 3 Al-i Imran 31, 33 Ahzab 21,
4 Nisa 65 ve 16 Nahl 44 ayetleriyle Müslüman’ın hayatında en büyük önemi
taşımaktadır. Çünkü, sünnet ve hadisler Kur’an’ın açıklaması durumundadır.
Ayette geçmeyen fakat sadece hadisle
bildirilen bazı konular da vardır ki: “İpek elbisenin erkeklere haramlığı”
“Denizin suyunun temiz, içersindekilerin de helal olup yenebileceği” “Yırtıcı
hayvanlardan ve bazı kuşlardan eti yenmeyecek olanların bildirilmesi” gibi
pek çok konular da hadislerle bildirilmiştir.
Bu sebeple Hadis (sünnet) ayrı bir değer
ifade etmektedir.
Necm sûresi 4. ayeti de Hadislerin de
vahye dayandığını bildirir 42 Şura 51. ayeti de bu konuyu vurgular.
Vahyedilen şeylerin iki bölüm olduğunu
biliyoruz.
I.
Okunan Vahiy: Namazda ve namaz dışında okunarak kulluk yapılır. Kur’an
gibi.
II.
Okunmayan Vahiy: Yani hadisler ve sünnaet sadece içeriği ile kulluk
yapılmış olur. Hadisler içerisinde Kudsî, ilâhî ve Rabbanî, hadis denilen bir
kısım daha vardır ki hem sözü hem de manası Allah’tan olup Kur’an’a girmeyen
hadis kitaplarında: “Rabbinden rivâyet ettiği bir hadiste” veya
“Rasûlullah (s.a.v.), Allah’tan şöyle rivâyet etmiştir.” şeklinde gelen
sözlerdir ki bunlara Kudsi hadisler denilir.
Hadisler, Asrı saadette bir araya
toplanmaya başlamıştır. H. 150 yılından itibaren de tasnif edilerek çeşitli
kitaplar haline getirilmiştir. Hicri 3. asırda ise “Kütüb-ü Sitte” ve
“Müsned” türü kitapların bir araya getirildiği devirdir. 3. asırdan 7. asrın
ortalarına kadar özel metotlarla pek çok hadis alimi değişik özelliklerdeki
eserlerini meydana getirmişlerdir.
İlk asırda hadisin metni ve senedi yönünde
söz eden sahabilerden, İbn Abbas, Ubade b. Samit, Enes b. Malik ve Âişe (r.anhüm)
sayılabilir, bunları takip eden dönemde büyük tabiilerden diyebileceğimiz Şa’bî,
Said b. Müseyyeb ve İbn Sirîn’de bazı rivâyet ve raviler hakkında söz
etmişlerdir.
İkinci asırda -orta yaşlı tabiin dönemi-
hadislerin metin ve sened tetkiki ve tenkidi biraz daha hareketlenmiş çeşitli
mezhebler ve pek çok milletler ve kültürlerle temas neticesinde ve sünnete
karşı bidatçıların hadis uydurmaları karşısında bu konuda çalışan ve konuşan
pek çok kişi çıkmıştır. A’meş, Şu’be, Malik b. Enes, Ma’mer, Hişam, Evzâî,
Süfyan es Sevrî, Hammad b. Seleme ve Leys b. Sa’d bunlar arasında sayılacak
gözde şahsiyetlerdendir. Bu asırda usulu hadis ilmine ait, Râmehurmuzî, Hatîb
Bağdadî, Neysabûrî, İbn-ü Salah eserler kaleme almışlardır. Daha sonraları bu
konuda pek çok eser kaleme alınmış ve usûlü hadis ilmi içersinde: “Cerh ve
Ta’dil (Tenkid ve düzeltmek), Sahabeyi iyi tanıma, Hadis rivâyet
edenlerin hayatı, Hadis rivâyet edenlerin değişik isim ve lakapları, birbirine
zıd gibi görünen hadislerin birbirleriyle çelişkisiz hale getirilmesi, Manası
zor anlaşılan hadislerdeki bazı kelimelerin açıklanması, uydurma sözlerin
tesbiti ve teşhiri” bir de en zor ilim kolu denilebilcek “İllet-ül hadis
(Hadisin metin ve senedinde herkesin anlayamayacağı sadece yetkili kimsenin
bilebileceği kusurlardan bahseden ilimlerde ortaya çıkmış ve bu konularda da pek
çok eserler kaleme alınmıştır. Bu konuda en özlü eseri Tirmîzî vermiş olup 3.
cildin sonunda 51: Kitab-ül İlel olarak terceme edilmiştir.
Yine hadisler değişik konularda da kaleme
alınarak Akaid (İman esasları), Ahkâm (İbadet ve muamele),
Rikak (İman ve ibadet duygusunu kuvvetlendiren dünyaya bağımlılığı
zayıflatan), Adab (Yeme içme giyim kuşam ve ahlakî konuları konu edilen)
Tefsir (Taberi ve Süyutî’nin tefsirleri gibi sadece hadislerle Kur’an
tefsiri, tarih ve Peygamberlerin hayatları) Şemail (Peygamberimiz (s.a.v)
şekil ve davranışları, Fiten (Kıyamet alametleri gibi konularda da özel
kitaplar yazılmıştır.
Yazılış metotlarına göre de hadis
kitapları:
Camiler:
Bir önceki paragrafta sayılan sekiz konuyu
içeren kitaplardır ki; Buharî, Müslim ve Tirmîzî’nin sahihleri bunlardandır.
Müsnedler:
Hadisi
rivâyet eden ravilerin isim sırasına göre düzenlenmiş kitaplardır. Tek şahış
olarak düzenlenmiş müsnedler olduğu gibi tüm ulaşabildiği hadisleri ravilerine
göre kaleme alanlar da olmuştur. Ahmed b. Hanbel’in müsnedi gibi.
Mu’cemler:
Bir hadisçinin rivâyet ettiği şeyhinin
ismine göre düzenlediği hadis kitaplarıdır. Taberânî’nin Mu’cemleri gibi
Cüzler:
Muayyen kişilerin veya muayyen konularda
meydana getirilen hadis kitapçıklarıdır. Kırk hadisler veya Ru’yetullah
konusundaki hadisleri toplayan hadisler gibi.
Müstahraç:
Bir hadisçinin kendisinden önce meydana
getirilen bir eseri esas alarak kendi rivâyet ettiği şeyhinin rivâyetini alarak
kitap sahibinin rivâyet yolundan ayrı kendi isnadıyla rivâyet ettiği hadis
kitabıdır. En çok Buharî ve Müslim üzerine yapılmıştır.
Müstedrek:
Genellikle bir hadisçinin şartına uyduğu
halde kitabına almadığı hadisleri toplayan kitaplardır. Hâkim’in Buharî ve
Müslim’e yaptığı gibi.
Etraf:
Bir hadisin sadece bir bölümü alınarak
meydana getirilen kitaplar olup yine Buharî ve Müslim üzerine pek çok hadisçiler
tarafından yapılmıştır.
Ahkam:
Dini hükümleri içeren hadislerin bir araya
getirildiği cami’ ve musennef türünden kitaplardır. Sünen ismi de verilir.
Ilel:
Dış görünüşü olarak bir şey görülmeyen
fakat yetkili kişilerin bilebildiği hadislerin sened ve metinlerindeki kusurları
tespit edip bulan bir ilim dalıdır. En küçük şekli Tirmîzî’nin kaleme aldığı
olup 3. cildin sonunda 51: Kitab-ül İlel olarak tercemesi sunulmuştur.
Sahih:
Sahih hadisleri içeren kitablara verilen
bir isim olup Buhari, Müslim, İbn Hıbban ve İbn Huzeyme’nin sahihleri gibi.
… olmak üzere çeşitlere ayrılır.
Sadece Müslümanlara has olan isnad ve
sened ilmi ki hadis bu bilgiden ve metinden oluşur. Peygamberimizden başlayarak
bize o hadisi aktaran hadisçiye kadar “üç-dört-beş kişiden oluşan sahabi,
tabiin, tebe-i tabiin ve hadis kitabının yazarı ve Peygamberimiz (s.a.v.)’den
aktarılan sözü ki ilk bölümüne “sened” ikinci bölümüne de “metin”
adı verilir.
Bize kadar ulaşan hadisler bazen manasını
muhafaza ederek başka bir ifadeyle, bazen aynen, bazen dinlenme ve işitme
yoluyla bazen da okuma yoluyla, bazen da hoca durumunda olan hadis
rivâyetçisinin talebe durumunda olan kimseden dinleyip doğrudur demesi şekli
olan “İcazet”
yoluyla veya elden ele yazılı belgeler
aktarmak suretiyle, yazarak, haber vererek vasiyet yoluyla ve herhangi bir
yerden yazılı belge bulma
“Vicadet” yollarlarıyla bize
ulaştırılmıştır.
Hadisleri bize nakledenler, ilk asrın
insanları olan sahabiler ki 2 Bakara: 143, 3 Al-i Imran: 110, 8 Enfal: 64, 9
Tevbe: 100, 48 Feth: 18, 59 Haşr: 8. ayetleriyle övülmüş kimselerdir. Pek çok
hadislerle de bize; En hayırlı insanlar oldukları ve incitilmemeleri gereği
bildirilmiştir. Hadis kitaplarımızda çok hadis rivâyet ederek meşhur olanları:
“Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer,
Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud, Enes b. Malik, Cabir b. Abdullah, Ebû
Said el Hudrî ve Abdullah b. Amr,
bunlardandır. Bunları da kendi aralarında
derecelendiren alimler olmuştur. Sayısının 114 bin olduğu da tesbitler
arasındadır. Yine sadece sahabenin hayatından bahseden eserlerde meydana
getirilmiştir.
Yine ikinci asır insanları denilen
“Tabiûn”
neslide Peygamberimiz (s.a.v)’in
hadislerini bize aktarmada en büyük görevlerini yapmışlardır. Bunların da en
meşhurları: “Üveys el Karani,
Said b. el Müseyyeb, Hasan-ı Basrî, Ata b. ebî Rebah”
bunlardandır. Bunları da tabakalara ayırıp
derecelendiren alimler olmuştur.
Üçüncü Asrın insanları ki Peygamberimiz
(s.a.v)’in en hayırlı nesiller diye haber verdiği kimselerin üçüncü nesli de
bunlardır. Bunların da en meşhurları:
“Malik b. Enes, Şafii, Evzâî, Sevrî, Şu’be, İbn-ül Mübarek”
tir.
Bize bu hadisleri aktaran her üç asrın
insanında aranan bazı özellikler de vardır ki, bunlar: Müslüman, ergenlik çağına
gelmiş, aklı başında, günah ve edep dışı hareketlerden uzak duran, dikkatli,
uyanık, hafızası sağlam olmasıdır. Bu şartları kendisinde bulunduran ve değişik
isimler altında, “Muhaddis,
Hafız, Huccet, Hakim” diye
adlandırılan değişik konularda mütehassıs bilginler de gelip geçmiştir.
O derece ki hadis rivâyet edenleri tenkid
için yazılan kitapların cilt sayısı büyük rakamlara ulaşmaktadır. Bu mütehassıs
bilginler hadis rivâyet eden kimseleri yalan söylemesi veya yalan söylemekle
itham edilmesi, çok yanılması, Dikkatsizlik, günahkarlık doğru zannı ile bazı
hatalarda bulunmak (vehm) ve hafıza bozukluğu ve benzeri hususlarda süzgeçten
geçirip hadisin sağlam bir şekilde sonraki nesillere ulaştırılmasına yardımcı
olmuşlardır. Bu işi yaparken de
“İnsanların en sağlamı, Adil, çok doğru, üstad, hadisi kabul eden kişi”
diyerek hadisi rivâyet edenlere
isimler vermişler. Rivâyette kusurlu gördüklerini de
“Gevşek, kuvvetli biri değil, hadis
konusunda zayıftır, hakkında konuşulmuştur, hadisleri kabul edilmez, meçhuldür,
çok hata yapar, hadisi hiçe sayıldı, beş para etmez, mahvolmuş, sözkonusu bile
edilmez, terk edilmesinde görüş birliğine varılmış, çok yalancı, yalanın
direğidir, hadis uydurdu” gibi
sözlerle tenkid edip o kimseleri kabul etmemişlerdir.
Hadisleri de kendi aralarında çeşitlere
ayırıp derecelendirmişlerdir. Tirmîzî dönemine kadar hadisler, sahih ve zayıf
diye iki bölümde mütalaa edilirken Tirmîzî bu derecendirmeye
“Hasen”
diye üçüncü bir ilave daha getirmiştir.
I.
SAHİH HADİS: Güvenilir
ve adaletli kişilerin birbirlerinden kesiksiz olarak rivâyet ettikleri her türlü
teknik hastalıktan uzak hadislere denir. Buharî, Müslim, ve bazı hadis kitapları
bu tür hadislerle doludur. Aklın kabul edemeyeceği kadar çok sayıda kişilerin ve
yalan söylemek üzere birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların görerek veya
işiterek naklettikleri haber ve hadislere de
“Mütevatir hadis”
denilir.
II.
HASEN HADİS: Kesiksiz ve
teknik hatadan uzak fakat adalet ve zapt bakımından biraz gevşek kimselerin
rivâyet ettikleri sahih hadis derecesine ulaşamayan hadislere denir hasen
hadisle ilgili Tirmîzî’nin ortaya koyduğu bazı terimler vardır ki şunlardır:
·
Hasen sahih:
Hadisin birkaç senedinin olduğunu ve
şahitlik derecesine ulaştığını gösterir. Bu ifade bir yönden hasen diğer yönden
sahih anlamında da anlaşılmıştır.
·
Hasen garib:
Gariblik hem sened hem de metinde olur ve tekbir senedle rivâyet edilir ve
manasını takviye eden başka deliller de bulunursa Tirmîzî bu tür hadislere bu
ismi vermiştir. Çünkü garib hadis bazen sahih, bazen hasen, bazen de zayıf
olabilir. Rivâyet edenin tereddüdünden dolayı garib adını almıştır.
Hasen sahih:
Aynı hadis metni birkaç senedle gelmişse
bu hadis bazen sahih bazen hasen senedle gelmiş demektir. Bu sebeple senedler
birbirini takviye etmiş olacağından hasen sahih denilen hadis, sahihten daha
kuvvetli sayılır.
III.
ZAYIF HADİS: Sahih ve
hasen hadisin şartlarını taşımayan hadislerdir. Bu özelliklerden herhangi biri
eksik olursa hadisçiler tarafından pek çok çeşidi ortaya konan zayıf hadisin
meşhur olan şu çeşitleri vardır:
A.
Mu’dal: Senedin herhangi
bir yerinden iki ve daha çok ravi atlanırsa veya isimleri söylenmezse bu çeşit
hadislere mu’dal denilir.
B.
Munkatı: Senedinde bir
kişinin hiç adı geçmeyen veya kapalı bir şekilde geçen hadistir.
C.
Müdelles: Seneddeki bir
kusurun gizlenmesidir ki birkaç çeşidi vardır.
D.
Metrûk: Hadisçilerce
kusurlu sayılan bir kimsenin tek başına rivâyet ettiği hadistir.
E.
Münker: (Şaz) İki zayıf
rivâyet edenden daha zayıf olanın diğerine aykırı olarak yaptığı rivâyettir.
F.
Muallel: Sadece hadis
bilginlerinin fark edebileceği bir kusuru bulunan hadise muallel veya ma’lul
denir.
G.
Müdrec: Senedde veya
metinde başkaları daha sağlam zannetsinler diye bir ilave yapılmış hadislerdir.
H.
Maklûb: Metin ve senedte
yapılan altını üstüne getirme olayıdır.
İ.
Muzdarib: Değişik
şekillerde rivâyet edilir ve tercih yapma imkanı da olmasa bu çeşit hadislere de
muzdarib denilir.
SAHİH HASEN ZAYIF HADİSLER ARASINDAKİ
ORTAK TERİMLER
1-
Müsned: Senedinde hiç
atlama bulunmayan hadistir.
“Merfu” ve
“Muttasıl”
da aynı anlamdadır.
2-
Mevkuf: Ashab’tan
nakledilen söz iş ve takrirlerdir.
3-
Maktû:
Tabiilere ait
olarak nakledilen söz ve işlerdir,
“Munkatı”
da denilir.
IV.
MEVZU (UYDURMA)
HADİSLER:
Bir kimsenin çeşitli nedenlerle uydurup
Rasûlullah (s.a.v.)’e nisbet ettiği hadislerdir ki:
“Kim bilerek benim hakkımda benden olmayan
bir şeyi benden imiş gibi söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın.”
Hadisine göre o kimse mutlaka
cehennemliktir.
Bu konuda insanları uyarmak için pek çok
kitaplar yazılmış içersinde uydurma hadisleri toplayan eserler ortaya konmuştur.
SÜNEN-İ (SAHİH-İ) TİRMîZî VE MÜELLİFİ
Tirmîzî (Ebû İsa), Orta Asya şehirlerinden
Termiz, Türmiz şeklinde de telaffuz edilen Tirmiz şehrinde 209/824 yılında
doğmuş olup 279/892 yılında 70 yaşında vefat etmiştir. Künyesi Ebû İsa’dır.
Kitabında kendi görüşünü sunarken Kale Ebû İsa (Tirmîzî der ki): diyerek başlar.
Hadis ilmini elde edebilmek için Horasan, Hicaz, Irak gibi pek çok beldeler
dolaşmıştır. Hadis öğrenimini Buhara’da yapmış olup, Buharî ve Müslim
hocalarındandır. Tirmîzî’nin yaşadığı çağ hadis ilimlerinin büyük kalkınma çağı
idi. Kütüb-ü Sitte imamları denilen hadisçiler de aynı asırda yaşamışlardır;
Buharî, 194-256
Müslim, 204-261
Tirmîzî, 209-279
Ebû Davud, 202-275
Nesai, 215-303
İbn Mace, 209-273
Aynı dönemde yaşayan bu hadis
alimlerimizden Buharî, Tirmîzî’ye:
“Benim senden faydalanmam senin benden
faydalanmandan daha fazladır”
demektedir. Pek çok hadis alimi hadiste güvenirliği ve imam oluşu konusunda
ittifak ederler. Kendi dönemindeki pek çok ilim adamı:
“İlim toplayan te’lif eden ve müzakere
eden biri” olarak
nitelendirirler. Pek çok hadis sened ve raviler hakkında Buharî’ye:
“Muhammed b. İsmail’e sordum”
diyerek o konuda aldığı bilgileri hadisin
açıklama bölümünde aktarır. Bazı ilim adamlarınca, Hanbeli bazılarınca Şafii
mezhebine nisbet edilen Müellifimiz, Ebû İsa’nın, hadis ashabından olduğu ve
sünnete uyup doğrudan sünnete amel ettiği herhangi bir mezhebi taklid etmeyen
müstakil bir Müctehid olduğu görüşü ağırlıktadır. Kitabın içersinde sıkça geçen
“Ashabına”
(arkadaşlarımız) sözünden Ehli hadis
denilen Malik b. Enes, Şafii, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Rahuye’yi kasdettiği
tahliller sonucunda anlaşılmıştır.
Darîr yani a’ma olduğu da söylenen
müellifimizin ömrünün sonlarına doğru gözünü kaybettiği de söylenir. Sağlam bir
hafızaya sahip olduğu tek dinlemede olduğu gibi ezberlediği kaydedilir.
Zehebî:
Buharî öldüğü zaman Horasan’da ilim, hıfz,
vera’ ve zühd yönleriyle Tirmîzî denginde bir başkasını geride bir başkasını
geride bırakmamıştı demekle bu üstünlüğünü bildirmiştir.
Hadisleri bir araya getirmek ve eser
te’lif etmekle kalmamış hadis ilminin gelişmesine de katkıda bulunmuştur.
Tirmîzî dışındaki hadisçiler sahih ve zayıf tabirlerini kullanırken, Tirmîzî
buna bir de “hasen”
tabirini de ortaya koyarak bu ifadenin
hadisçiler yanında benimsenip şöhret bulmasına da sebeb olmuştur. Sadece hasen
tabirini kullanmakla kalmayıp
“Hasan, sahih, garibtir.” “Hasen sahihtir”
gibi terkiplerde ortaya koymuştur. Bu
hasen garib ıstılahı üzerine Ürdün ünüversitesi hadis ana bilim dalında 1995
yılında Tirmîzî’nin sahih-i üzerinde uygulamalı nazari bir çalışma yapan
“Üsame Nemr Abdulkerim Abdulkadir,
(Danışmanı Dr. Sultan Akayile)
yaptığı bu çalışmanın sonucunda şu kanaate varmıştır.
1- Tirmîzî’nin hadislerinin derecelerini
bildirirken, hasen garib demesi diğer hadisçilerin söyledikleri hasen garib
anlamında değildir. Yani hasen, garib sözü tek bir terim değildir; İki ayrı
sözcükten oluşur. İkisinin birbiriyle alakası yoktur. Birincisi hadisin sıhhat
yönünden derecesini bildirir. İkincisi ise rivâyet edenler yönünden hadisin
özelliğini bildirmektedir.
2- Tirmîzî’ye göre hasen kelimesi değişik
mertebelerde kullanılmıştır.
a) Sahih lizatihî
b) Sahih liğayrihi
Senedin kuvvetini belirtmek ister delil
getirmez.
c) Hasen lizatihî
d) Hasen liğayrihî Birbirini destekleyen hadislerle o hadisin derecesini
yükseltmiş olur.
3- Garib kelimesi Tirmîzî’ye göre pek çok
anlamlara gelmekte olup çoğunlukla diğer hadisçilerin hasen dedikleri
anlamındadır.
4- Bu değişik terimleri kullanmakla
hadislerle hükmetmede kolaylık sağlamıştır. Diğer hadisçilerin cidden zayıf ve
illetli dedikleri hadisleri bile hasen kabul edip, bu konudaki geniş
yelpazesiyle farklı farklı yollardan gelen zayıfların birbirini desteklemesini
ve böylece kuvvet bulup o hadisi de hasen sayıyor. Rivâyeti yalancılıkla itham
edilmeyen bir ravinin rivâyetini bile hasen sayıyor. Hadisçilerin çoğunluğu bu
metoda iyi bakmasa da…
Bu nazarî çalışmayı yapan araştırmacımız
rakamlarla zayıf olduğu söylenen 367 hadisi vererek şu sonuca varmıştır. Bu 367
hadisten:
1-
45 tanesi sahih lizatihî durumundadır ki % 12 eder.
2-
36 tanesi sahih liğayrihî durumundadır ki % 10 eder.
3-
12 tanesi hasen lizatihî durumundadır ki % 3 eder.
4-
122 tanesi hasen liğayrihî durumundadır ki
% 33 eder.
5-
54 tanesi ciddi anlamda zayıf ve değişik
illetlidir % 14 eder.
6-
98 tanesi hiçbir şekilde zayıflık ve
illetten kurtulamayan % 26 eder.
5-6 bölümler toplamı 152 hadis
eder ki % 41 eder.
1-2-3 bölümler toplamı 93 hadis
eder ki % 25 eder.
Tirmîzî Sahihinin son bölümü olan 51.
bölümü de İlel (Cerh ve Ta’dil) ile ilgili teknik bilgilere ayırmıştır ki bu
bilgiler ileride gelecek ve bu konuda eser kaleme alacak kimselere çekirdek eser
hizmetini görmüştür. Bu konularda en özlü bilgi Tirmîzî’nin sahihinin sonundaki
bu bölümden de özet olarak öğrenilebilir.
Tirmîzî metod olarak kendisinden sonraki
hadisçilere tesir edip onlara da örnek olmuştur. Darakutnî süneninde, Münzirî de
Tergıb ve Terhibinde hadislerin sıhhat durumlarını belirtmişlerdir.
Sahabe hayatı ve menkıbelerine ait ilk
eser yazan kimsenin de Tirmîzî olduğu kaydedilmiştir. Şemail konusunda da ilk
eser yazma yine Tirmîzî’ye nasib olmuştur. Ayrıca el Ilel-ül Kübra isimli bir
eserinin olduğu da kaydedilmiştir.
Tirmîzî’nin elimizdeki bu eserindeki
tertip güzelliği diğer hadis kitaplarında yoktur. Bu sebeble bazı alimler
Sahih-i Tirmîzî’yi Kütüb-ü Sitte’nin üçüncü kitabı olarak kabul etmişlerdir.
Tirmîzî bu kitabı hakkında şu açıklamayı yapar:
“Bu kitabı te’lif edince Hicaz, Irak ve
horasan alimlerine takdim ettim hepsi de onu beğendi kimin evinde bu kitab
bulunursa sanki o evde konuşan bir peygamber vardır”
dediler.
Ahkam ve Muameleye ait hadislerin altında
Tirmîzî şöyle der:
Diyerek açtığı bölümdeki yaptığı
açıklamalarla hadis, ravi ve o hadis hakkındaki sahabe ve tabiin dönemi
alimlerin görüşlerini vererek herkesin kitaptan kolayca istifadesine imkan
tanımış olur. Bu bölümde hadisin güvenilirlik derecesini, Hadisin taşıdığı
zayıflıkları rivâyet ve ravilere ilişkin bilgileri, hukukçuların hadisten
çıkardığı sonuçları ve mezheblerin görüşlerine de yer verir ki bu görüşleriyle
bir çeşit mukayeseli fıkıh mezhebleri tarihi yapmış gibidir.
Tirmîzî bazı hadislerin bulunduğu konu ile
ilgili bölümünü alarak hadisi kısaltır ve:
“Bu hadisi buradakinden uzuncadır”
diyerek kısalttığını da belirtir.
Yine Tirmîzî o hadisin başka hangi raviler
tarafından da rivâyet edildiğini hadisin altına isimlerini vererek zikreder.
Sahih-i Tirmîzî kitabına, Maliki
alimlerinden İbn-ül Arabî el Malikî diye şöhret bulan Muhammed b. Abdullah el
İşbilî “ARIZAT-ÜL AHVEZÎ FÎ
ŞERHİ-T TİRMÎZΔ adı altında
(V. 543/1148) şerh yapmıştır. Ayrıca,
“TUHFETÛL AHVEZÎ ŞERHU CAMİ İT TİRMÎZΔ
adı altında, Muhammed
Abdurrahman İbnü Abdırrahim el Mübarekfûrî’de (V. 1353/1934) bir şerh yapmıştır.
Yine bu eserimiz üzerinde
“Nurettin Itr”
tarafından Buharî ve Müslim’le, Sahih-i
Tirmîzî’yi karşılaştırmalı olarak ele alıp geniş bir tahlil yapmıştır.
Başka şerh ve ihtisar çalışmaları da
yapılan eserimizin hadislerini tek bir kelimeden bulmak maksadıyla
“Sıddîk el Beyk”
tarafından
“el Mürşid ila ehadisi sünen-i Tirmîzî”
ismiyle birde anahtar kitap
neşredilmiştir.
Kullanma ve istifade kolaylığı yönünden
Buharî ve Müslim’den daha kolay olduğu söylenir, çünkü Buharî ve Müslim’den
ihtisas sahibi kimseler istifade eder; Tirmîzî’den ise herkes istifade edebilir.
AYET VE HADİSLERDE GEÇEN ÖLÇÜ
BİRİMLERİNİN ÇAĞDAŞ ÖLÇÜLER CİNSİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
*
Kur’ân-ı Kerîm’de;
“Ölçüp
tarttığınızda şaşmaz bir teraziyle tartın”[1]
diyerek
ölçü işlerine dikkat edilmesi gereğini vurgulayan Rabbimiz, en küçük ağırlık
birimi kabul edilebilecek
“Zerre”
kelimesini, pek çok
ayetlerde[2]
kullanmıştır. Yine ağırlık birimi olarak kullanılan
“Hardal tanesi”
de bazı
ayetlerde geçer[3]
“Kıntar”[4]
ve çoğu
“Kanatîr”[5]
de
ayetlerde geçen ölçü birimlerindendir. Yine en küçük ölçü birimlerinden olan
“Nakîr”[6]
Kıl kadar anlamında olan:
“Fetîl”[7]
ve yine
en küçük ağırlık birimi olan
“Kıtmîr”[8]
ve en küçük para birimi Dirhem’in çoğulu olarak
“Derahim”[9]
kelimesi Kur’ân’da geçen ölçeklerdendir.
Ayrıca, ölçü ve tartı işlerinde dürüst ve
duyarlı olunması gereğini[10]
bizlere bildiren Rabbimiz bir nevi ölçek durumunda olan su kabı
“Suvağ”[11]
kelimesini derleyip toplamak anlamına gelen
“Vesak”[12]
kelimesini kitabımızda kullanmıştır.
Ayrıca değişik ölçü birimleri olarak
kullanılan ve en büyük ölçek anlamında “Yeryüzü”[13]
kelimesini, avuç anlamındaki “Kabza”[14]
kelimesini ve Arşın anlamındaki “Zira”[15]
kelimesini Kur’an’da kullanmıştır.
*
Hadis-i şeriflerde de
“Mizan, Vezin,
Dirhem, Dinar, Okıyye, Kantar, Mûd, Sa’, Farak, Arak, Vesk, Kıst, Mûd, Mekûk,
Kafiz, İrdeb, Kur`.”
Uzunluk ölçüleri
olarak ta;
“Fersah, Mil,
Ğalve, Zira, Kabza”
kelimeleri
kullanılmıştır. Ondört asır önce bu ayetler indirildiği ve bu hadisler
söylendiği zaman tüm o çağın insanları anlıyorlardı. Bugün aradan bu kadar zaman
geçmesine ve ölçü birimlerinin değişime uğramasıyla tüm Coğrafyalarda değişik
isimler adı altında ölçekler kullanılmaktadır. Pek çok İslam Coğrafyası değişik
ölçü birimleri kullanmakla beraber kilo, litre, metre, kilometre ölçülerinde
birliktelik gözlemlenmektedir. Bu yüzden okuduğumuz hadislerde geçen bu ölçü
birimlerini bir cetvel halinde okuyucu ve araştırmacı kardeşlerimize kolaylık
olsun diye bu cetvelleri aşağıda veriyoruz. Bu cetveller hazırlanırken
“M. Necmüddin el
Kürdî”
nin Mastır tezi olarak hazırladığı İbrahim tüfekçinin Tükçeye tercüme ettiği,
“Şer’i
ölçü birimleri ve Fıkhî hükümleri”
kitabından büyük
ölçüde istifade edilmiştir.
UZUNLUK ÖLÇÜLERİ
1- Bir katır kılı 0,5 mm
2- Altı katır kılı normal bir arpa tanesi
kadar eder 3.33 mm.
3- Altı normal arpa
tanesi, normal bir parmak kalınlığı eder
“İsba”
20 mm
4- Dört parmak kalınlığı bir kabza eder ki
“Kabza”
80 mm
5- 24 parmak kalınlığı bir zira` bir arşın
eder ki, “Zira’, Arşın”
48 cm. Normal bir kişinin dirseğinden
orta parmak ucuna kadar ki uzunluktur.
6- Dört Zira’ bir ba’ bir
“Kulaç”
eder ki; 192 cm
7-
“Ğalve”
bir ok atımı mesafedir ki; 192 metre
8-
“Mil”
3500 Zira’ eder ki; 1680 metre
9-
“Fersah”
üç mil eder ki; 5,04 km
10-
“Berîd”
dört fersah eder ki; 20,16 km. dir.
İslam ülkelerinin çeşitli bölgelerinde
kullanılan tefsir ve hadis kitaplarında isimleri geçen değişik zira’ ölçüleri
vardır ki isimleri ve parmak cinsinden ölçüleri şöyledir:
Sevda :
27 parmak kalınlığı
Hadid :
27 parmak kalınlığı
Yusufiyye : 26
1/3 parmak kalınlığı
Kâdiye : 25
1/3 parmak kalınlığı
Yed :
24 parmak kalınlığı
Mürsele
: 24 parmak kalınlığı
Evanî :
24 parmak kalınlığı
Kirbâs :
28 parmak kalınlığı
Misaha :
28 parmak kalınlığı
Kadîm :
28 parmak kalınlığı
Küçük hâşimî : 29 2/3
parmak kalınlığı
Mimariye :
30 parmak kalınlığı
Neccar
: 30 parmak kalınlığı
Büyük haşimî : 32 2/3
parmak kalınlığı
Ömeriyye :
24+4+3=31 parmak kalınlığı
Mizaniyye : 72
2/3 parmak kalınlığı
AĞIRLIK ÖLÇÜLERİ
1- Habbe : Buğday ve arpa
tanesi 0,0589 gr.
2- Tusuç :
0,124 gr.
3- Kırat :
0,1856 gr.
4- Danik : (Yaklaşık yarım
gram) 0,495 gr.
5- Nevât : Beş
dirhem 14,85 gr.
6- Neş : Yirmi
dirhem 59,4 gr.
7- Ukıyye : Kırk
dirhem 118,8 gr.
8- Rıtıl : Dört yüz seken
dirhem 1425,6 gr.
9- Men : Dokuz yüz altmış
dirhem 2851,2 gr.
10- Kıntar : On iki bin
dirhem 35,640 gr.
HACİM ÖLÇÜLERİ
Rıtıl :
416 gr.
Müd : ¼ Sa’a eşit bir ölçü
birimidir. 832 gr.
(Normal bir kimsenin iki avucunu buğday
yığınına daldırdığında ele gelen buğday miktarı)
Kıst : Yarım Sa’ miktarı
kadardır. 1,664 gr.
Kılece (Kıst) :
7/10 Sa’ demektir, veya 3 tam ¾ rıtıl
demektir, 2,425
gr.
Sa’ :
Dört Müd miktarıdır veya 5 tam 1/3 rıtıl demektir,
3,328 gr.
Mahtûm : Beş tam 1/3 Rıtıl
demektir, 2,218 gr.
Mekûk :
Sekiz Rıtıl demektir veya bir tam ½ Sa’
demektir, 3,328 gr.
Farak : Üç Sa’ veya
on altı Rıtıl demektir, 9,984 gr.
Veybe : Altı Sa’ veya
Otuz iki Rıtıl demektir, 19,968
gr.
Müdy :Yedi
tam ve ½ Sa’ demektir veya kırk rıtıl demektir,
16,640
gr.
Kafîz : On iki Sa’ veya 64 Rıtıl demektir,
26,624 gr.
Arak : On beş Sa’ veya 80 Rıtl demektir,
33,280 gr.
İrdeb : Yirmi dört Sa’ veya 128 Rıtl
demektir, 53,248 gr.
Cerîb : Kırk sekiz Sa’ veya 256 Rıtl
demektir, 106,496 gr.
Vesak : Altmış Sa’ veya 280 Rıtıl
demektir, 199,680 gr.
Kerr : Yediyüz yirmi Sa’ veya 3840 Rıtl demektir,
1,597,440 gr.
Saf suyun buğday
hacmine göre oranı 150/198 yani 198 litre su 158 kg. ağırlığına eşittir. Arpanın
saf suya orantısı ise 120/198 dir. Yani 198 litre su 120 kg. arpaya eşittir. Bu
hesaba göre aynı hacimde fakat farklı ağırlıkta olan bazı bakliyat çizelgesi
aşağıda sunulmuştur;
İRDEB:
Yirmi dört Sa’
veya 128 Rıtıl miktarına eşittir.
Maddenin
cinsi
Hacmi
Ağırlığı
1- Saf
su : 1
irdeb 198 kg veya litre
2-
Buğday : 1
irdeb 150 kg veya litre
3-
Arpa : 1
irdeb 120 kg veya litre
4- Normal
mercimek : 1 irdeb 160
kg veya litre
5- Kırık mercimek
: 1 irdeb 148 kg
veya litre
6-
Bakla : 1
irdeb 150 kg veya litre
7- Kırık
Bakla : 1
irdeb 144 kg veya litre
8-
Soğan : 1
irdeb 45 kg veya litre
9-
Nohut : 1
irdeb 150 kg veya litre
10-Susam : 1
irdeb 120 kg veya litre
11-
Yonca : 1
irdeb 157 kg veya litre
12-
Saman : 1
irdeb 50 kg veya litre
13-
Kepek : 1
irdeb 67,5 kg veya litre
14- Kuru bezelye
: 1 irdeb 160 kg
veya litre
15- Her türlü meyve
sebze 1 irdeb 45 kg veya litre ________________ oOo _________________
*[1]
Müslim, Cum’a: 43; İbn Mace,
Mukaddime: 7
[1]
26 Şuara:
182
[2]
4 Nisa: 40;
10 Yunus: 61; 34 Sebe’ 3-22; 99 Zilzal 7-8
[3]
21 Enbiya:
47; 31 Lokman: 16
[4]
3
Âl-i
Imrân
75; 4 Nisa; 20
[5]
3
Âl-i
Imrân:14
[6]
4 Nisa: 53;
4 Nisa: 124
[7]
4 Nisa: 49,
77; 17 İsra: 71
[8]
35 Fatır: 13
[9]
12 Yusuf: 20
[10]
11 Hud: 85;
26 Şuara: 181, 182; 6 Enam: 152
[11]
12 Yusuf: 72
[12]
84 İnşikak:
17
[13]
39 Zümer: 67
[14]
20 Taha: 96
[15]
69 Hakka 32
اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ العَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ ﺁلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينْ
Hatalarım ve yanlışlarım varsa ya uyarın
ebubekiryasin_@hotmail.com
yada af edin