اَللّٰهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ كُلُّهُ اَللّٰهُمَّ لاَ مَانِعَ لِمَا بَسَطْتَ وَلَا بَاسِطَ لِمَا قَبَضْتَ
وَلَا هَادِيَ لِمَنْ أَضْلَلْتَ وَلَا مُضِلَّ لِمَنْ هَدَيْتَ وَلَا مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ
وَلَا مَانِعَ لِمَا أَعْطَيْتَ وَلَا مُقَرِّبَ لِمَا بَاعَدْتَ وَلَا مُبَاعِدَ لِمَا قَرَّبْتَ
اَللّٰهُمَّ ابْسُطْ عَلَيْنَا مِنْ بَرَكَاتِكَ وَرَحْمَتِكَ وَفَضْلِكَ وَرِزْقِكَ
اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ النَّعِيمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالْأَمْنَ يَوْمَ الْخَوْفِ
اَللّٰهُمَّ عَائِذٌ بِكَ مْن شَرِّ مَا أَعْطَيْتَنَا وَشَرِّ مَا مَنَعْتَنَا اَللّٰهُمَّ حَبِّبْ إِلَيْنَا
الْإِيمَانَ وَزَيِّنْهُ فِي قُلُوبِناَ وَكَرِّهْ إِلَيْنَا الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ
وَاجْعَلْنَا مِنَ الرَّاِشدِينَ
اَللّٰهُمَّ تَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ وَأَحْيِنَا مُسْلِمِينَ وَأَلْحِقْنَا بِالصَّالِحِينَ غَيْرَ
خَزَايَا وَلاَ مَفْتُونِينَ اَللّٰهُمَّ قَاتِلِ الْكَفَرَةَ الَّذِينَ يُكَذِّيُونَ رُسُلَكَ
وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِكَ وَاجْعَلْ عَلَيْهِمْ رِجْزَكَ وَعَذَابَكَ إِلٰهَ الْحَقِّ
[1]: Ahmed, III, 424 / Hâkim, I, 686-687/1868; III, 26/4308 ![]() ![]() ![]() |
Allâhümme lekel-hamdü küllühû. Allâhümme lâ mâni’a limâ besatte ve lâ bâsita limâ kabazte ve lâ hâdiye limen edlalte ve lâ mudılle limen hedeyte ve lâ mu’tıye limâ mena’te ve lâ mâni’a limâ a’tayte ve lâ mukarribe limâ bâ’atte ve lâ mübâ’ıde limâ karrebte. Allahümmebsut ‘aleynâ min berakâtike ve rahmetike ve fadlike ve rızkıke. Allâhümme innî es’elüken-na’îme yevmel-kıyâmeti ve’l- emne yevmel-havfi. Allâhümme ‘âizün bike min şerri mâ a’taytenâ ve şerri mâ mena’tenâ. Allâhümme habbib ileynel-îmâne ve zeyyinhü fî kulûbinâ ve kerrih ileynel-küfra ve’l- füsûka vel‘ısyâne vec- ‘alnâ miner-râşidîn. Allâhümme teveffenâ müslimîne ve ahyinâ müslimîne ve el-hıknâ bis-sâlihîne ğayra hazâyâ ve lâ meftûnin. Allâhümme kâtili’l-keferate’l-lezîne yükezzibûne rusuleke ve yesuddûne ‘an sebîlike vecal ‘aleyhim riczeke ve ‘azâbeke ilâhe’l-hakkı. Duanın Türkçe Meali veya Manası Allah’ım! Her türlü övgü Sana mahsustur. Allah’ım! Senin bolca verdiğine mani olacak yoktur, kıstığını açacak da yoktur. Dalalette bıraktığına hidâyet verebilecek yoktur, hidâyet ettiğini de sapıtabilecek kimse yoktur. Men ettiğini verecek kimse yoktur, verdiğine de mani olacak kimse yoktur. Uzaklaştırdığını yakınlaştırabilecek yoktur, yakınlaştırdığını da uzaklaştıracak kimse yoktur. Allah’ım! Lütfun, rahmetin ve bereketlerinden ve rızkından bana aç, bolca ihsan eyle. Allah’ım! Kıyamet gününde cennet, korku gününde güven istiyorum. Allah’ım! Verdiğin ve vermediğin şeylerin şerrinden sana sığınıyorum. Allah’ım! Bize imanı sevdir, kalblerimizi imanla süsle. Bize küfrü, itaatsizliği ve isyanı sevdirme, kerih göster, bizi doğru yolu bulanlardan eyle. Allah’ım! Müslümanlar olarak canımızı al, Müslümanlar olarak dirilt, rezil olmadan ve fitneye uğramadan sâlih kullarının arasına dâhil eyle. Allah’ım! Peygamberlerini yalanlayan ve insanları Senin yolundan alıkoyan şu kâfirleri helâk et, onlara rezillik ve azab ver. (Sen) gerçek ilâhsın Allah’ım!. [1]: Ahmed, III, 424 / Hâkim, I, 686-687/1868; III, 26/4308 ![]() ![]() ![]() |
![]() |
|
![]() |