ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !

بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ
Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed - sallallahu aleyhi ve sellem-’e olsun.
İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir. (İbrahim Suresi - 52)

Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali     Abdulvahid Metin Kur'an-ı Kerim Meali



3- AL-İ İMRAN SURESİ 
(Medine’de inmiştir, 200 ayettir.)

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…



1) Elif, Lam, Mim.



2) Kendisinden başka ilah olmayan Allah; Hayy'dır, Kayyum’dur.



3) O, sana kitab'ı kendisinden öncekileri doğrulayıcı ol-mak üzere hak ile kısım kısım indirdi. Tevrat ve İncil’i ise topyekün indirmişti.



4) Bundan önce insanlar için bir hidayet idiler. Furkan'ı da indirdi. Doğrusu Allah'ın ayetlerini inkar eden kim-seler var ya, onlar için çok şiddetli bir azap vardır. Şüp-hesiz Allah Aziz’dir, intikam sahibidir.



5) Doğrusu yerdeki ve gökteki hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz!



6) O ki sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendirir. O Aziz ve Hakim olandan başka ilah yoktur.



7) O sana kitab'ı indirendir. Ondaki ayetlerin bir kısmı muhkemdir ki onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müte-şabihtirler. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkar-mak ve onun tevlini aramak için müteşabih olanlarına tabi olurlar. Onun tevilini Allah'tan başka kimse bil-mez. İlimde derinleşmiş olanlar da derler ki: "Biz, ona iman ettik; hepsi Rabbimizin katındandır. Akıl sahiple-rinden başkası düşünmez."



8) “Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalpleri-mizi eğriltme! Bize katından bir rahmet bahşet; şüphe-siz Vehhab olan sensin, yalnız sen!”



9) “Rabbimiz! Muhakkak ki sen, kendisinde hiçbir şüp-he olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Doğrusu Allah, vaadinden dönmez!"



10) Doğrusu küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kim-seler var ya; onların malları da çocukları da Allah'tan olan hiçbir şeyi kendilerinden asla uzaklaştıramazlar! İşte onlar, ateşin yakıtıdırlar.



11) Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin adeti gibi, bizim ayetlerimizi yalanladılar. Allah da on-ları günahları sebebiyle yakalayıverdi. Doğrusu Allah, azabı şiddetli olandır.



12) Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimselere de ki: "Yakında yenileceksiniz ve cehenneme toplanacaksı-nız. Ne kötü bir döşek!"



13) Muhakkak ki karşılaşan iki toplulukta sizin için bir ayet vardır. Bir topluluk Allah yolunda savaşıyordu. Diğeri ise kafirdi. Onları göz görüşüyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Doğrusu Allah dilediğini yar-dımıyla destekler. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için bir ibret vardır…



14) Kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten yığın yığın bi-riktirilmiş mallar, salma atlar, sağmal hayvanlar ve ekinlere duyulan şehvetlerin sevgisi insanlara süslü kı-lınmıştır. İşte bunlar dünya hayatının metaıdır; varıla-cak güzel yer ise Allah katındadır…



15) De ki: "Size bunlardan daha hayırlısını haber ve-reyim mi? Takva sahibi olanlar için Rableri katında, altından nehirler akan, içlerinde sürekli kalıcı olduk-ları cennetler, tertemiz kılınmış eşler ve Allah’tan bir rıza vardır… Doğrusu Allah kullarını hakkıyla gören-dir!”



16) Onlar ki: "Rabbimiz! Şüphesiz biz iman ettik, bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!" derler.



17) Sabredenler, sadık olanlar, gönülden itaat edici olanlar, infak edenler ve seherlerde bağışlanma dile-yenlerdir.



18) Allah, kendisinden başka ilah olmadığına adaleti ayakta tutarak şahitlik etti melekler ve ilim sahipleri de... O’ndan başka ilah yoktur. O, Aziz'dir, Hakim'dir.



19) Doğrusu Allah katında din İslam'dır. Kitap verilen-ler ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki haset sebebiyle ihtilafa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir!



20) Artık seninle tartışırlarsa de ki: "Ben yüzümü Al-lah’a teslim ettim; bana uyanlar da…” Kitap verilen kimselere ve ümmilere de ki: "Teslim oldunuz mu:" Şa-yet teslim olurlarsa muhakkak hidayete ermiş olurlar. Yüz çevirirlerse artık sana düşen yalnızca tebliğdir. Şüphesiz Allah kullarını hakkıyla görendir.



21) Doğrusu Allah'ın ayetlerini inkar edenler, nebileri haksız yere öldürenler ve adaletle emreden kimseleri öldürenler var ya; onları çok acıklı bir azap ile müjdele!



22) İşte onlar dünyada da ahirette de amelleri boşa gidenlerdir. Onların yardımcıları yoktur!



23) Kitaptan bir nasip verilen kimseleri görmedin mi? Aralarında hükmetmesi için Allah’ın kitabına çağırılı-yorlar da, sonra onlardan bir grup dönüyor; onlar yüz çeviricidirler.



24) Bu onların: “Bize sayılı günlerden başka asla ateş dokunmayacaktır.” demeleri sebebiyledir. Doğrusu uy-durdukları şeyler onları dinleri hakkında aldatmıştr.



25) Onları kendisinde hiçbir şüphe olmayan bir gün için topladığımız zaman nasıl olacak? Herkese kazandı-ğı tastamam verilecek ve onlar zulme uğratılmayacak-lar.



26) De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Mülkü di-lediğine verirsin; dilediğinden de mülkü alırsın. Diledi-ğini aziz edersin; dilediğini de zelil kılarsın. Hayır an-cak senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.”



27) “Geceyi gündüze eklersin, gündüzü de geceye ek-lersin. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden de ölüyü çıka-rırsın, dilediğini de hesapsız rızıklandırırsın.”



28) Mü’minler, mü’minleri bırakıp ta kafirleri veliler edinmesinler! Her kim bunu yaparsa Allah'tan hiçbir şey üzerinde değildir. Ancak onlardan sakınılabilecek bir şeyden sakınmanız müstesna. Buna rağmen Allah sizi kendisinden sakındırıyor. Muhakkak ki dönüş yal-nız Allah'adır.



29) De ki: "Sinelerinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde her ne varsa bi-lir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.”



30) Her bir nefis hayır olarak yaptıklarını bulacağı gün her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını isteyecek. Böylece Allah sizi ken-disinden sakındırıyor. Doğrusu Allah kullarına karşı Rauf’tur.



31) De ki: “Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Muhakkak ki Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.”



32) De ki: “Allah’a da Rasul’e de itaat edin! Yüz çevi-rirlerse elbette ki Allah, kafirleri sevmez.”



33) Doğrusu Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti.



34) Bazısı bazısından olan bir zürriyettir. Şüphesiz ki Allah Semi’dir, Alîm’dir.



35) Hani İmran’ın karısı demişti ki: “Rabbim, doğrusu ben karnımdakini azad edilmiş olarak sana adadım; benden kabul et! Şüphesiz Semi’ ve Alîm olan sensin, yalnız sen!”



36) Onu doğurduğunda –Allah onun ne doğurduğunu elbette en iyi bilendir- dedi ki: “Rabbim, elbette ben onu kız doğurdum.” Erkek kız gibi değildir. “Ona Mer-yem adını verdim. Doğrusu ben onu da soyunu da ko-vulmuş şeytandan sana sığındırırım!”  



37) Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya’yı da ona kefil kıldı. Zekeriyya onun yanına, mihraba her girdiğinde onun yanında bir rızık buluyordu. Dedi ki: “Ey Meryem! Bu sana nereden?” Dedi ki: “O Allah katındandır. Şüphesiz ki Allah dilediğini hesapsız rızık-landırır!”



38) Zekeriyya işte orada Rabbine dua etti. Dedi ki: “Rabbim, bana katından tertemiz bir zürriyet bağışla! Muhakkak ki sen duayı hakkıyla işitensin.”



39) O, mihrapta durup namaz kılarken melekler ona seslendi: “Şüphesiz Allah sana Allah’tan olan bir keli-meyi tasdik edici, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir nebi olan Yahya’yı müjdeliyor!”



40) Dedi ki: “Rabbim, bana ihtiyarlık gelip çatmışken eşim de kısırken benim nasıl oğlum olabilir?” Buyurdu ki: “İşte böyledir, Allah dilediğini yapar!”



41) “Rabbim bana bir alamet ver!” dedi. “Senin ala-metin insanlarla işaretleşmen dışında üç gün konuş-mamandır. Rabbini çokça zikret ve sabah akşam tesbih et!” buyurdu.



42) Hani Melekler demişlerdi ki: “Ey Meryem! Şüphe-siz Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı. Seni alemlerin kadınlarına üstün kıldı.”



43) “Ey Meryem Rabbine gönülden itaat et! Secde et ve rüku edenlerle beraber rüku et.”



44) İşte bunlar gayb haberlerindendir ki biz onu sana vahyediyoruz. Meryem’e hangisi kefil olacak diye ka-lemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, çekişirler-ken de sen yanlarında değildin.



45) Hani melekler demişlerdi ki: “Ey Meryem! Allah seni kendinden bir kelime ile müjdeliyor. İsmi Meryem oğlu İsa Mesih’tir, dünyada da ahirette de şanı yücedir ve yakın kılınanlardandır.”



46) “Beşikteyken de yetişkinken de insanlarla konuşa-caktır; salihlerdendir.”



47) Dedi ki: “Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?” Buyurdu ki: “İşte böyledir. Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “Ol” der; o da hemen oluverir.”



48) Ona kitap ile hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek-tir.



49) “Doğrusu ben İsrailoğullarına bir rasul olmak üze-re Rabbinizden bir ayet ile geldim. Muhakkak ben size çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıp ona üflerim, o da Allah’ın izni ile hemen bir kuş oluverir. Allah’ın iz-niyle doğuştan kör olanı, alacalıyı iyileştirir ve ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer mü’min kimselerseniz muhakkak bunda sizin için bir ayet vardır...”



50) “Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için... Size Rab-binizden bir ayet getirdim. Artık Allah’tan korkun da bana itaat edin.”



51) “Muhakkak ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O halde O’na ibadet edin. Dosdoğru yol işte budur!”



52) İsa, onlardan küfrü sezince: “Allah’a yardımcıla-rım kimlerdir?” dedi. Havariler dediler ki: “Allah’ın yardımcıları biziz. Allah’a iman ettik. Sen de şahit ol ki şüphesiz biz müslümanlarız.”



53) “Rabbimiz, indirdiğine iman ettik ve Rasul’e tabi olduk, artık bizi şahit olanlarla beraber yaz!”



54) Düzen kurdular, Allah da bir düzen kurdu. Şüphe-siz Allah düzen kuranların en hayırlısıdır.



55) Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Muhakkak ki ben seni vefat ettireceğim. Seni kendime yükseltece-ğim ve seni kafirlerden temizleyeceğim. Sana tabi olan-ları da kıyamet gününe kadar kafirlerin üstünde tuta-cağım. Sonra dönüşünüz ancak banadır. İşte o zaman, ihtilafa düştüğünüz şeylerde aranızda hükmedeceğim.”



56) Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseler var ya, onlara dünyada da ahirette de çok şiddetli bir azap ile azabedeceğim. Doğrusu onların hiç bir yardımcıları yoktur.



57) İman edip de salih ameller işleyenlere gelince, on-lara ecirlerini tastamam verecektir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.



58) İşte bu okuduğumuz hikmetli zikirden ve ayetler-dendir.



59) Şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı; sonra ona “Ol!” dedi, o da hemen oluverdi.



60) Hak Rabbindendir. O halde kuşkuya kapılanlardan olma!



61) Artık sana gelen ilimden sonra kim seninle onun hakkında tartışırsa de ki: “Gelin çağıralım oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı; bizleri ve sizleri sonra dua edelim de Allah’ın lanetini yalancı-ların üzerine kılalım!” 



62) İşte bu, o hak olarak anlatılandır. Allah’tan başka ilah yoktur. Muhakkak ki Allah, elbette O Aziz’dir, Ha-kim’dir.



63) Artık yüz çevirirlerse Allah elbette o fesatçıları hakkıyla bilendir.



64) De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir kelimeye gelin! Allah’tan başkasına ibadet etme-yelim, hiç bir şeyi O’na ortak koşmayalım, bir kısmımız bir kısmınızı Allah’tan başka rabler edinmesin! Yüz çe-virirlerse: ‘Şahit olun ki şüphesiz biz müslümanlarız.’ deyin.”



65) Ey kitap ehli! Niçin İbrahim hakkında tartışıyorsu-nuz? Oysa Tevrat ta, İncil de ancak ondan sonra indiril-miştir; hala akletmiyor musunuz?



66) İşte siz böylesiniz! Hadi bildiğiniz konuda tartıştı-nız; hiçbir bilginiz olmayan bir şey hakkında niçin tar-tışıyorsunuz? Oysa Allah bilir; siz ise bilmezsiniz...



67) İbrahim yahudi olmadı, hristiyan da değildi. Fakat hanif bir müslümandı; müşriklerden değildi!..



68) Elbette ki insanların İbrahim’e en yakın olanları, ona uyanlar ve bu nebi ile iman edenlerdir. Allah ise mü’minlerin velisidir.



69) Kitap ehlinden bir grup sizi saptırmak istedi. Oysa ancak kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar.



70) Ey kitap ehli! Siz şahitlik ettiğiniz halde Allah’ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz?  



71) Ey kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?



72) Kitap ehlinden bir grup dedi ki: “İman eden kim-selere indirilene günün başında iman edin, sonunda da inkar edin; belki dönerler.”



73) “Sizin dininize uyanlardan başkasına inanmayın.” De ki: “Şüphesiz hidayet Allah’ın hidayetidir.” “Size verilenin benzeri bir kimseye veriliyor ya da Rabbiniz katında size karşı deliller getirirler diye.” De ki: “Şüp-hesiz lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir. Şüp-hesiz Allah Vasi’dir, Alîm’dir.”



74) Rahmetini dilediğine has kılar. Doğrusu Allah çok büyük lütuf sahibidir.



75) Kitap ehlinden öyle kimseler vardır ki ona yüklerle mal emanet etsen onu sana tamamen öder. Onlardan öylesi de vardır ki ona bir dinar emanet etsen, o kimse üzerinde ısrarla durmadıkça onu sana ödemez. Bu on-ların: “Ümmiler hakkında aleyhimize bir yol yoktur.” demeleri sebebiyledir. Bildikleri halde Allah’a karşı ya-lan söylerler.



76) Hayır! Her kim ahdini yerine getirir ve sakı-nırsa, muhakkak Allah muttakileri sever.



77) Doğrusu Allah’ın ahdine ve yeminlerine karşı az bir değer satın alanlar, işte onlar var ya; ahirette onlar için hiç bir nasip yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çı-karmayacaktır. Onlar için çok acıklı bir azap vardır.  



78) Muhakkak ki onlardan öyle bir grup vardır ki siz onu kitaptan sanasınız diye dillerini kitap ile eğerler. Halbuki o kitaptan değildir. O, Allah katından olmadığı halde ‘Allah katındandır.’ derler. Onlar bile bile Al-lah’a karşı yalan söylerler.



79) Hiçbir beşerin, Allmüslüman olduktan sonra size hiç küfrü emreder mi?



81) Allah: “Andolsun ki ben size kitap ile hikmeti ver-dim. Sonra size beraberinizde bulunanı tasdik edici bir rasul gelirse mutlaka ona iman edeceksiniz ve mutlaka ona yardım edeceksiniz!” diye nebilerin kuvvetli sözü-nü aldığı zaman buyurdu ki: “Buna dair sözümü alıp kabul ettiniz mi?” “Kabul ettik!” dediler. “O halde şa-hitlik edin, ben de sizinle beraber şahitlik edenlerde-nim.” buyurdu. 



82) Artık kim bundan sonra yüz çevirirse, işte onlar fa-sıkların ta kendileridir.



83) Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa ister istemez O’na tes-lim olmuştur ve ancak O’na döndürüleceklerdir.     



84) De ki: “Biz Allah’a; bize indirilene; İbrahim, İsma-il, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere; Musa’ya, İsa’ya ve nebilere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbirinin arasını ayırmayız. Doğrusu biz yalnız O’na teslim olanlarız.”



85) Kim İslam’dan başka bir din ararsa, ondan asla ka-bul edilmeyecektir. Muhakkak ki o ahirette de hüsrana uğrayanlardandır!



86) Rasulün kesinlikle hak olduğuna şahitlik ettikleri halde üstelik kendilerine apaçık deliller de gelmişken imanlarından sonra küfre giren bir toplumu Allah nasıl hidayete erdirir? Doğrusu Allah zalimler toplumunu hi-dayete erdirmez.



87) İşte onlar var ya, onların cezası muhakkak ki Al-lah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin onlar üzerine olmasıdır.



88) Onun içinde sürekli kalıcıdırlar. Onlardan azap ha-fifletilmez ve onlar gözetilmezler.



89) Ancak bundan sonra tevbe edip düzeltenler müstes-na. Şüphesiz Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.



90) Doğrusu imanlarından sonra küfre giren sonra da küfürlerini artıran kimselerin tevbeleri asla kabul edil-meyecektir. İşte onlar sapanların ta kendileridir.



91) Şüphesiz küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edip kafir olarak ölenler fidye olarak yer dolusu altın verseler yi-ne de onların hiçbirinden asla kabul edilmez. İşte onlar var ya, onlar için çok acıklı bir azap vardır. Onların yardımcıları yoktur. 



92) Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar iyliğe asla erişemezsiniz! Herhangi bir şeyden ne infak eder-seniz elbette ki Allah onu hakkıyla bilir.



93) İsrail’in kendisine haram kıldığı şey müstesna, Tev-rat indirilmeden önce İsrailoğullarına bütün yiyecekler helaldi. De ki: “Doğru kimselerseniz o halde Tevrat’ı getirin de onu okuyun!”



94) Artık kim bundan sonra Allah’a yalanı iftira ederse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir!



95) De ki: “Allah doğru söylemiştir. O halde hanif ola-rak İbrahim’in milletine uyun; ki o, müşriklerden olma-dı.”



96) Şüphesiz insanlar için kurulan ilk ev alemlere bere-ket ve hidayet olan Bekke’dekidir.



97) Apaçık ayetlerin bulunduğu o yerde İbrahim’in ma-kamı vardır. Her kim oraya girerse emin olur. Onun yo-luna gücü yeten kimsenin evi haccetmesi Allah’ın in-sanlar üzerindeki bir hakkıdır. Her kim de kafir olursa elbette ki Allah alemlerden müstağnidir.



98) De ki: “Ey kitap ehli! Allah’ın ayetlerini niçin in-kar ediyorsunuz? Doğrusu Allah yaptıklarınıza hakkıy-la şahittir!” 



99) De ki: “Ey kitap ehli! Niçin şahit olduğunuz halde onda eğrilik arayarak iman edenleri Allah yolundan vazgeçirmeye çalışıyorsunuz? Elbette ki Allah yaptık-larınızdan asla gafil değildir!”



100) Ey iman edenler! Kitap verilenlerden herhangi bir gruba itaat ederseniz imanınızdan sonra sizi kafirler olarak döndürürle



101) Size Allah’ın ayetleri okunuyorken üstelik Rasulü de aranızdayken nasıl küfre girersiniz? Her kim de Al-lah’a sımsıkı bağlanırsa elbette ki dosdoğru yola iletil-miş olur.



102) Ey iman edenler, Allah’tan, ondan hakkıyla sakın-makla sakının ve yalnızca müslümanlar olarak ölün!



103) Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın! Al-lah’ın üzerinizdeki nimetini de hatırlayın; hani siz düş-manlar idiniz de kalplerinizin arasını böylece birleştir-di. O’nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini işte böyle iyice açıklıyor ki hidayete ere-siniz!..  



104) İçinizden hayra davet eden, iyliği emredip kötü- lükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar kur-tuluşa erenlerin ta kendisidir.



105) Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ihtilafa düşerek ayrılan kimseler gibi olmayın! İşte onlar var ya, onlar için çok büyük bir azap vardır!



106) Kimi yüzlerin ağaracağı, kimi yüzlerin de karara-cağı gün, yüzleri kararanlara: “İmanınızdan sonra küfre mi girdiniz? O halde küfre girdiğiniz için azabı tadın!”



107) Yüzleri ağaranlar ise, Allah’ın rahmeti içindedir-ler; onlar orada sürekli kalıcıdırlar... 



108) İşte bunlar Allah’ın ayetleridir ki onları sana hak olarak okuyoruz. Elbette Allah alemler için zulüm iste-mez.



109) Göklerde ve yerde her ne varsa Allah’ındır ve iş-ler ancak Allah’a döndürülür...



110) Siz, insanlar için çıkarılan hayırlı ümmetsiniz; iy-liği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de iman etseydi elbette onlar için daha hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de vardır; onların pek çoğu ise fasıklardır.



111) Size eziyetten başka asla bir zarar veremezler. Si-zinle savaşırlarsa size arka çevirirler; sonra yardım olunmazlar.



112) Allah’ın ipine veya insanların ipine (bağlanmaları) müstesna her nerede bulunsalar da onlara zillet vurul-muştur. Ayrıca Allah’tan bir gazaba uğradılar. Üzerle-rine de yoksulluk vuruldu. İşte bu onların Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere nebilerini öldür-meleri nedeniyledir. İşte bu isyan etmelerinden ve had-di aşmalarından dolayı idi.



113) (Hepsi) Bir değildirler. Kitap ehlinden dosdoğru olan bir topluluk vardır ki geceleri secde ederek Allah’-ın ayetlerini okurlar.



114) Allah’a ve ahiret gününe iman ederler, iyliği em-reder, kötülükten sakındırırlar ve hayırlarda koşarlar. İşte onlar salihlerdendir!



115) Hayırdan her ne yaparlarsa asla ondan inkar edil-meyecektir. Muhakkak ki Allah muttakileri hakkıyla bilendir! 



116) Doğrusu küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseler var ya onlardan malları ve evlatları Allah’tan hiç bir şeyi savamazlar. İşte onlar ateş halkıdır; onlar orada sürekli kalıcıdırlar...



117) Bu dünya hayatında sarfettikleri şeylerin misali; kendisinde şiddetli bir soğuk bulunan bir rüzgara ben-zer ki nefislerine zulmetmiş bir toplumun ekinine isabet ederek onu helak eder. Allah onlara zulmetmedi; ama kendilerine zulmediyorlar.



118) Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edin-meyin; ki sizi ifsat etmekten geri durmazlar ve sizin sıkıntıda olmanızı arzu ederler. Doğrusu ağızlarından kin taşmaktadır. Sinelerinde gizledikleri ise daha bü-yüktür. Akleder iseniz sizin için elbette ki ayetleri iyice açıkladık.



119) İşte siz öyle kimselersiniz ki sizi sevmedikleri hal-de onları seversiniz ve kitabın hepsine inanırsınız. Si-zinle karşılaştıkları zaman: “İman ettik.” derler; başba-şa kaldıklarında ise size olan kinlerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Kininizle ölün! Şüphesiz ki Al-lah sinelerde olanı hakkıyla bilendir!..”



120) Size bir iylik gelirse onları tasalandırır. Size bir kötülük isabet ederse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hileleri size hiçbir şeyle zarar veremez. Doğrusu Allah yaptıklarını kuşatıcıdır.



121) Hani savaşmak için mü’minleri mevzilerine yer-leştirmek üzere sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Şüphesiz Allah Semi’dir, Alîm’dir.



122) O vakit içinizden iki grup zaaf göstermek üzerey-di. Oysa Allah onların velisi idi. Mü’minler ancak Al-lah’a tevekkül etsinler!



123) Andolsun ki sizler daha güçsüz olduğunuz halde Allah Bedir’de size yardım etti. O halde Allah’tan sakı-nın ki şükretmiş olasınız!



124) O zaman mü’minlere diyordun ki: “Rabbinizin üç bin melek indirerek size yardım etmesi yetmez mi?”



125) Doğrusu sabreder ve sakınırsanız sizin üzerinize ansızın gelseler de Rabbiniz nişanlı beş bin melekle si-ze yardım edecektir!



126) Allah bunu ancak size müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Doğrusu yardım ancak Aziz ve Hakim olan Allah’tandır.



127) Böylece kafirlerin bir kısmını öldürsün veya on-ları hezimete uğratsın da bozguna uğrayarak dönsünler.



128) Senin bu işte yapacak bir şeyin yoktur. Ya onların tevbelerini kabul eder veya onlara azap eder; çünkü on-lar zalimlerdir.



129) Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır; dilediğini bağışlar, dilediğine de azabeder. Doğrusu Allah Ğafur’-dur, Rahim’dir...



130) Ey iman edenler, kat kat artırarak riba yemeyin ve Allah’tan sakının! Umulur ki kurtuluşa erersiniz...



131) Öyle bir ateşten de sakının ki kafirler için hazır-lanmıştır!



132) Ayrıca Allah’a da Rasulü’ne de itaat edin ki size merhamet edilsin!



133) Bir de Rabbinizden mağfirete ve muttakiler için hazırlanan eni gökler ile yer kadar olan Cennete koşun!



134) Onlar, bollukta ve darlıkta infak ederler, öfkelerini yenerler, insanlardan affederler. Doğrusu Allah ihsan edenleri sever.



135) Onlar, çirkin bir iş yaptıklarında veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp günahları için bağışlanma dilerler. Günahları Allah’tan başka kim ba-ğışlayabilir? Ayrıca onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.



136) İşte onlar var ya, onların mükafatı Rablerinden ba-ğışlanma ve içinde kalıcı oldukları altından nehirler akan Cennetlerdir; amel işleyenlerin mükafatı ne güzel-dir!..



137) Şüphesiz ki sizden önce sünnetler gelip geçmiştir. Artık yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların akibetleri-nin nasıl olduğunu görün!..



138) İşte bu insanlar için bir açıklama ve muttakiler için de hidayet ve öğüttür.



139) Gevşemeyin ve üzülmeyin; eğer mü’minler iseniz en üstün olan sizsiniz!..



140) Eğer size bir yara dokunduysa muhakkak ki o kavme de benzeri bir yara dokunmuştur. İşte o günler var ya, onları insanlar arasında döndürüp dururuz. Al-lah’ın iman edenleri ayırması ve içinizden şehitler edin-mesi içindir. Doğrusu Allah zalimleri sevmez.



141) Böylece Allah iman edenleri arındırsın ve kafirleri helak etsin.



142) Yoksa Allah içinizden cihad edenleri bilmeden ve sabredenleri bilmeden Cennete girebileceğinizi mi san-dınız?



143) Andolsun ki siz onunla karşılaşmadan önce ölümü arzuluyordunuz. İşte onu kesin olarak gördüğünüz hal-de bakıp duruyorsunuz?



144) Muhammed yalnızca bir rasuldür. Ondan önce de rasuller gelip geçmiştir. Eğer o ölür ya da öldürülürse ökçeleriniz üzerinde geri dönecek misiniz? Her kim de ökçeleri üzerinde dönerse Allah’a hiçbir şekilde zarar veremez. Buna karşılık Allah şükredenleri mükafatlan-dıracaktır.



145) Belirlenmiş bir yazıya göre Allah’ın izni olmadan hiçbir nefis için ölmek yoktur. Her kim dünya menfa-atini isterse ona ondan veririz, her kim de ahiret nime-tini isterse ona da ondan veririz. Elbette ki şükredenleri mükafatlandıracağız!..



146) Nice nebi vardır ki pek çok Rabbani ile beraber savaştılar da Allah yolunda kendilerine isabet edenler-den dolayı gevşemediler, zaafa düşmediler ve boyun eğmediler. Doğrusu Allah sabredenleri sever.



147) Onların sözü: “Rabbimiz, bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı sabit kıl ve kafirler toplumuna karşı bize yardım et!” deme-lerinden başka bir şey olmadı!



148) Böylece Allah onlara dünya mükafatını, ahiret ni-metinin de en güzelini verdi. Şüphesiz Allah ihsan edenleri sever!



149) Ey iman edenler, küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimselere itaat ederseniz sizi ökçeleriniz üzerinde çevirirler de hüsrana uğrayanlar olarak dönersiniz!



150) Hayır, sizin mevlanız Allah’tır, doğrusu O yardım edenlerin en hayırlısıdır!..



151) Yakında hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Al-lah’a şirk koştukları için kafirlerin kalplerine korku sa-lacağız. Muhakkak onların varacağı yer ateştir, zalimle-rin yeri ne kötüdür!..



152) Andolsun ki Allah size olan vaadinde elbette sadık oldu. Size sevdiğiniz şeyi gösterdikten sonra emir ko-nusunda çekişip isyan ederek yılgınlık gösterdiğiniz ana kadar O’nun izni ile onları öldürüyordunuz. Sizden kiminiz dünyayı istiyordu; içinizden ahireti isteyen de vardı. Sonra sizi sınamak için sizi onlardan geri çevirdi. Andolsun ki yine de sizden affetti; çünkü Allah mü’-minlere karşı çok lütufkardır.



153) O zaman ki Rasul arkanızdan sizi çağırdığı halde hiç kimseye dönüp bakmadan uzaklaşıyordunuz. Bunun üzerine Allah sizi gam üzerine gamla cezalandırdı. Böylece sizden gidene de size isabet edene de üzülme-yesiniz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla ha-berdardır.



154) Sonra o gamın arkasından üzerinize indirdiği gü-venle sizden bir grubu uyku bürüyordu. Doğrusu bir grubu da nefisleri derde düşürmüştü de Allah’a karşı doğru olmayan cahiliyye zannı ile diyorlardı ki: “Bu iş-ten bize bir şey var mı?” De ki: “Muhakkak ki bütün işler tamamen Allah’a aittir.” İçlerinde gizledikleri şe-yi sana açıklamayıp da: “Bu işten bize bir şey olsaydı burada öldürülmezdik.” diyorlardı. De ki: “Evlerinizde de olsanız haklarında öldürülmeleri yazılmış olan kim-seler yatacakları yerlere giderlerdi.” Bu, Allah’ın sine-lerinizdekini imtihan etmesi ve kalplerinizdekini temiz-lemesi içindir. Elbette ki Allah sinelerde olanı hakkıyla bilendir!..



155) Doğrusu iki ordunun karşılaştığı gün içinizden ge-ri dönenleri şeytan kazandıkları bazı şeyler sebebiyle kaydırmak istedi. Andolsun ki buna rağmen Allah on-lardan affetti. Şüphesiz Allah Ğafur’dur, Halim’dir.



156) Ey iman edenler, yeryüzünde sefere veya gazaya çıktıkları zaman kardeşleri için: “Yanımızda olsalardı ölmezler veya öldürülmezlerdi.” diyen kafirler gibi ol-mayın! Allah bunu kalplerinde bir hasret yapsın. Şüp-hesiz yaşatan da öldüren de Allah’tır. Doğrusu Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir!..



157) Andolsun ki Allah yolunda öldürülür veya ölürse-niz, Allah’ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları şeylerden daha hayırlıdır.



158) Andolsun ki ölseniz de öldürülseniz de ancak Al-lah’a toplanacaksınız!



159) Allah’ın rahmeti sebebiyle onlara yumuşak dav-randın; eğer kaba ve katı kalpli olsaydın elbette etrafın-dan dağılırlardı. Artık onları affet ve onlar için bağış-lanma dile. İş hususunda onlarla istişare et. Azmettiğin zaman da, artık Allah’a tevekkül et. Elbette Allah te-vekkül edenleri sever...



160) Allah size yardım ederse, kimse size galip gele-mez; sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler de ancak Allah’a tevekkül etsinler.



161) Hiçbir nebinin hıyanet etmesi mümkün değildir. Her kim hainlik ederse, kıyamet günü o hıyanet ettiği şeyle gelir. Sonra da her nefse kazandığı tamamen öde-nir. Onlar zulmedilmezler.  



162) Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabıyla dönen ve varacağı yer Cehennem olan kimse gibi olur mu? Orası ne kötü bir dönüş yeridir.



163) Onlar Allah katında derece derecedirler?! Şüphe-siz Allah yaptıklarını hakkıyla görendir.



164) Andolsun ki Allah mü’minlere aralarındaki kendi-lerinden olan rasulü göndermekle lütufta bulundu. On-lara O’nun ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onla-ra kitap ile hikmeti öğretiyor. Oysa bundan önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.



165) İki katına uğrattığınız musibet size gelince mi: “Bu nereden?” dediniz. De ki: “O kendinizdendir.” Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.



166) İki ordunun karşılaştığı gün size isabet eden de ancak Allah’ın izniyle mü’minleri belirlemek içindir.



167) Bir de kendilerine: “Gelin Allah yolunda savaşın ya da savunun!” denildiği zaman: “Eğer biz savaş (olacağın)ı bilseydik elbette size uyardık!?” diyen mü-nafıkları ortaya koymak içindir. Onlar o gün imandan çok küfre yakındırlar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylerler. Şüphesiz Allah gizlediklerini hakkıyla bilir.



168) Onlar öyle kimselerdir ki oturdukları halde kar-deşleri için: “Bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi?!” dediler. De ki: “Doğru kimselerseniz ölümü kendiniz-den uzaklaştırın!”



169) Allah yolunda öldürülen kimseleri sakın ölüler sanmayın! Aksine diridirler; Rableri katında rızıklanır-lar.



170) Allah’ın fazlından kendilerine verdikleri ile ferah içindedirler, arkalarından kendilerine katılmamış olan-lar için hiç bir korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.



171) Onlar, Allah’ın nimetini ve fazlını ayrıca Allah’ın mü’minlerin ecrini elbette zayi etmeyeceğini de müjde-lemek isterler.



172) Onlar ki kendilerine yara dokunduktan sonra, Allah’ın ve Rasul’ün davetine uydular. Bunlardan iyilik eden ve sakınan kimseler için çok büyük bir ecir vardır!



173) Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar kendilerine: “Muhakkak ki insanlar size karşı (ordu) topladı; on-lardan korkun!” dediklerinde bu onların imanını artırdı da: “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir!” dediler.



174) Bunun üzerine kendilerine hiç bir kötülük dokun-madan Allah’ın nimeti ve lütfuyla döndüler; çünkü Al-lah’ın rızasına uydular. Şüphesiz Allah çok büyük lütuf sahibidir.



175) İşte o şeytandır ki ancak kendi velilerini korkutur; eğer mü’min iseniz onlardan korkmayın, benden kor-kun!



176) Küfürde koşanlar seni üzmesin; çünkü onlar Al-lah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah ahirette onla-ra hiçbir nasip vermemeyi diliyor. Doğrusu onlar için çok büyük bir azap vardır.



177) Elbette ki imana karşılık küfrü satın alanlar Al-lah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Doğrusu onlar için çok acıklı bir azap vardır!



178) Kafirler, onlara mühlet vermemizi kendileri için asla bir hayır zannetmesinler. Onlara ancak günahlarını artırmak için mühlet veriyoruz. Şüphesiz ki onlar için alçaltıcı bir azap vardır!



179) Allah iyiyi kötüden ayırmaksızın mü’minleri üze-rinde bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Doğ-rusu Allah size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Al-lah rasullerinden dilediğini seçer. O halde Allah’a da rasullerine de iman edin! Eğer iman eder ve sakınır-sanız sizin için çok büyük bir ecir vardır.



180) Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için daha hayırlı ol-duğunu zannetmesinler. Aksine bu onlar için şerdir. Kı-yamet günü cimrilik ettikleri şey boyunlarına dolana-caktır. Şüphesiz göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Elbette ki Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır!



181) “Doğrusu Allah fakirdir, biz zenginiz!?” diyen kimseleri Allah işitmiştir. Elbette ki o dediklerini ve nebileri haksız yere öldürmelerini yazacağız da: “Tadın yakıcı azabı!” diyeceğiz.



182) İşte bu ellerinizle hazırladığınız şeyler sebebiyle-dir. Şüphesiz Allah kullarına asla zulmetmez.



183) Onlar dediler ki: “Doğrusu hiçbir rasule ateşin yi-yeceği bir kurban getirinceye kadar inanmamamız için Allah bizden söz aldı.” De ki: “Elbette ki benden önce size rasuller apaçık delillerle ve söylediğiniz şeylerle gelmişlerdi. Doğru kimseler idiyseniz onları niçin öl-dürdünüz?”



184) Buna rağmen seni yalanlarsa elbette senden önce açık deliller, sahifeler ve aydınlatıcı kitap ile gelen ra-suller de yalanlanmışlardı.



185) Her nefis ölümü tadacaktır. Muhakkak kıyamet günü ecirleriniz tamamen ödenecektir. Her kim o ateş-ten uzaklaştırılır ve Cennete konulursa muhakkak kur-tulmuştur! Elbette ki dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.



186) Andolsun ki mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan edileceksiniz ve kesinlikle sizden önce kitap verilen kimselerden ve müşriklerden çok eziyet duya-caksınız. Doğrusu sabreder ve sakınırsanız azmedilmesi gereken işlerdendir!?



187) Hani Allah kitap verilenlerden: “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz!” diye kesin bir söz almıştı. Onlar ise onu sırtlarının ar-kasına attılar ve ona karşılık az bir değer satın aldılar. Satın aldıkları o şey ne kötüdür!



188) Yaptıklarıyla sevinen, yapmadıklarıyla övülmek-ten hoşlananları sakın (kurtulmuş) sanma! Onların azaptan kurtulacaklarını zannetme! Onlar için çok acık-lı bir azap vardır.



189) Göklerin de yerin de mülkü Allah’ındır. Muhak-kak ki Allah her şeye kadirdir.



190) Andolsun ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece-nin ve gündüzün ardarda gelmesinde, akıl sahipleri için ayetler vardır...



191) Onlar ki, ayakta iken, otururken, yanları üzerinde yatarken Allah’ı zikrederler ve gökler ile yerin yaratı-lışı hakkında düşünerek şöyle derler: “Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın, seni tesbih ederiz, artık bi-zi ateş azabından koru!”



192) “Rabbimiz, doğrusu sen kimi ateşe atarsan onu muhakkak hakir etmişsindir, elbette zalimlerin yardım-cıları da yoktur.”



193) “Rabbimiz doğrusu biz: “Rabbinize iman edin.” diye imana çağıran bir davetçi işittik ve hemen iman et-tik. Rabbimiz artık bizim günahlarımızı bağışla, kötü-lüklerimizi ört ve bizi iyilerle beraber al!”



194) “Rabbimiz bize rasullerine vaad ettiğin şeyi bize ver ve bizi kıyamet günü rüsvay etme, elbette ki sen va-dinden dönmezsin!”



195) Rableri dualarına icabet etti: “Şüphesiz ben erkek olsun kadın olsun –ki bazınız bazınızdandır- sizden hiç-bir çalışanın amelini boşa çıkarmayacağım. Hicret eden, yurtlarından çıkarılan, yolumda eziyet edilen, sa-vaşan ve öldürülen kimseler var ya; andolsun ki onla-rın kötülüklerini örteceğim ve elbette onları altından nehirler akan Cennetlere koyacağım. Bu Allah’tan mü-kafattır. Doğrusu en güzel mükafat Allah katındandır.”



196) Kafirlerin beldelerinde dönüp durmaları seni al-datmasın!



197) Az bir geçimlik sonrasında onların varacakları yer Cehennemdir. Doğrusu orası ne kötü bir yataktır.



198) Rablerinden sakınanlar için de altından nehirler akan ve içlerinde kalıcı oldukları Cennetler vardır ki bu, Allah katındandır. İyilik yapanlar için Allah katında olan şeyler daha hayırlıdır.



199) Doğrusu kitap ehlinden, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene iman eden kimseler vardır. Al-lah’tan korktukları için Allah’ın ayetlerini az bir bedel ile değiştirmezler. İşte onlar var ya, onların ecirleri Rableri katındadır. Şüphesiz Allah hesabı çok çabuk görendir.



200) Ey iman edenler, sabredin, sabırda yarışın! Allah yolunda nöbet tutun ve Allah’tan sakının; umulur ki kurtuluşa erersiniz!..













سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
  En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir     Hatalarım ve yanlışlarım varsa lütfen ya uyarın     ebubekiryasin_@hotmail.com     yada af edin








Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali online okuyabilir, facebook, twitter gibi diğer sosyal ağlarda paylaşabilir,
bilgisayarınıza indirebilir, ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek koşuluyla
telif hakkı ödemeksizin site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz.
NOT: TİCARİ OLARAK KULLANILAMAZ