ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !             En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ
Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed - sallallahu aleyhi ve sellem-’e olsun.
Konularına Göre Hadis-i Şerif Meali / veya Hadis Fihristi
"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29)
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir.
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32)
Hadis Fihristi veya Konularına Göre Hadis Meali HADİS FİHRİSTİ
  = ♦   S   ♦ =  
  • Hadis-i Şerifi inkar edenler için / Koltuğuna Kurulan Karnı Tok Bir Adamın
    “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir.
    (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir
    Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663


  • RASULULLAH (AS)'MA SALAVAT OKUMAK Resulullah’e (a.s) Salâvat Getirme Konusunda Önemli Açıklamalar

    1-Görüldüğü üzere Resulullah'a getirilen bu salâ­vatların çoğunda İbrahim (a.s.) tek başına anılmamakta, “kemâ salleyte alâ âli İbrahim”de olduğu gibi “âl-i İbrahim” denilmektedir. Bunun sebebi şudur: Arapça’da “âl-i” sözcüğü, kişinin ailesini kapsadığı gibi kendisini de kapsar.
    Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
    “Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim âli (ailesi) ile İmrân âlini (ailesini) seçip âlemlere üstün kıldı.”[1]
    “Ancak Lût âlini (ailesini) seher vakti kurtardık.”[2]



    Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
    “Allah’ım! Ebû Evfâ âline (ailesine) salât eyle.”
    “Ehlibeyt” (ev halkı) isminde de bu durum söz konusudur.
    Allah Teâlâ buyuruyor ki:
    “Ey ehlibeyt! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir.”[3]
    Dolasıyla âyette geçen ehlibeyt (ev halkı) kelimesi kapsamına İbrahim’in kendisi de dâhildir.



    Şeyhülislâm İbn Teymiyye diyor ki:
    “Bundan dolayı lafızların çoğu, “Kemâ salleyte alâ âli İbrahîm” ve “kemâ bârekte alâ âli İbrahîm” şeklinde gelmiştir.
    Bazı rivayetlerde, sadece “İbrahim” diye gelmiştir.
    Çünkü o, namaz ve zekâtta asıldır.
    Onun ailesi için yapılan dua, ona bağlı olarak meydana gelmektedir.
    Bazı rivayet­lerde ise, her iki hususa dikkat çekmek üzere hem İbrahim hem de ailesi birlikte gelmiştir.
    Bunu bu şekilde öğrendiysen, diğer bir konuya geçmek uygun olacaktır. Âlimler, “kemâ salleyte” (salât ettiğin gibi) sözündeki benzetmenin hangi yönden olduğu konusunu tartışmışlardır. Bir benzetmede,benzetilen varlığın kendi­sine benzetilenden daha alt konumda bulunduğu herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Ama bura­daki durum bunun tersidir. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. İbrahim’den (a.s) daha üstündür. Onun üstünlüğünün isbatı, getirilmesi istenen salâvatın, getirilmiş veya getirilecek diğer tüm salâvatlardan daha üstün olmasıdır. Âlimler bu konuya “el-Feth” ve “el-Cilâ” kitaplarında pek çok açıklama getir­miş­ler­dir. Yapılan açıklamaların sayısı 10’a ulaşmaktadır. Bu açıklamalarda ortaya konan görüşler birbirinden zayıf olup, sadece bir tanesi kuvvetlidir. Şeyhülislâm ve İbnü’l-Kayyim de bu görüşü güzel bulmuşlardır. O da şu görüştür:
    “Âl-i İbrahim’de (İbrahim ailesinde) peygamberler bu­lunmakta; ama âl-i Muhammed’de (s.a.v.) peygamber bu­lunmamaktadır. İçlerindeki peygamberlerle birlikte İbrahim ailesine getirilen salâtın benzerinin Resulullah ve ailesi için getirilmesi istendiğinde, Hz. Muhammed ailesine lâyık olan salâvat onlara ulaşır. Çünkü onlar peygamberler dere­cesinde değillerdir. Böylece aralarında Hz. İbrahim’in de bulunduğu peygamberlere verilen salâvattan geriye artan miktar Hz. Muhammed’e kalacak; böylelikle o hiç kimsenin elde edemediği üstünlük ve ayrıcalığa mazhar olacaktır.”



    İbnü’l-Kayyim de şöyle demiştir:
    “Bu, önceki bütün görüşlerden daha güzeldir. Bundan daha güzeli ise şöyle demektir:Muhammed (s.a.v.) İb­rahim ailesindendir; hatta İbrahim ailesinin en hayır­lısıdır. Nitekim Ali b. Talha, İbn Abbas’ın, Allah Teâlâ’nın “Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile İmrân ailesini seçip âlem­lere üstün kıldı.”[4] âyeti hakkında şöyle dediğini nakle­der: “Muhammed de (s.a.v.) İbrahim ailesindendir.” Bu bir nass­tır. İbrahim neslinden olan diğer peygamberler İbrahim ailesinden kabul ediliyorsa, Rasûlullah’ın (s.a.v.) İbrahim ailesinden kabul edilmesi çok daha isabetlidir. Böyle olunca, bizim “İbrahim ailesine salât ettiğin gibi” sözümüz, hem Resulullah’i (s.a.v.) hem de İbrahim neslinden gelen diğer peygamberleri kapsar. Sonra Allah Teâlâ özel olarak Hz. Peygamber’e ve ailesine, genel çerçevede İbra­him ailesine ki buna Hz. Muhammed de dâhildir getirdiğimiz salâvat kadar salâvat getirmemizi emretmiştir.



    Böy­lece ailesine lâyık olan salâvat onlara ulaşır. Geriye kalan salâvatın tamamı da Hz. Peygamber’e (s.a.v.) ulaşır.
    Kuşkusuz İbrahim ailesiyle birlikte Resulullah’e (s.a.v.) getirilen salâvat, onlar olmadan sadece Resulullah’e getirilen salâvattan daha üstündür. Böylelikle salâvattaki ben­zetmenin faydası ve aslına uygun olarak yapıldığı ve bu lafızlarla yapılan salâvatın bunun dışındaki lafızlarla yapılan salâvattan daha üstün olduğu ortaya çıkmaktadır.
    Çünkü istenen, kendisine benzetilene getirilen salâvatın benzeri olunca, bundan Resulullah’a ulaşan pay,İbrahim’e ve diğerlerine ulaşandan daha çok olmaktadır. Ayrıca Resulullah (s.a.v.) burada diğerlerinin ulaşamadığı bir paya da sahip olmaktadır.

    Böylece Resulullah’in,İbrahim’e ve peygamberler de dâhil diğer tüm İbrahim ailesine olan üstünlüğü ortaya çıkmaktadır.
    İşte bu salâvat, hem bu fazilet ve üstünlüğü göstermekte ve hem de bu üstünlüğün bir gereği olmaktadır.
    Allah, ona ve ailesine çokça salât et­sin ve bir peygambere ümmetinden dolayı verdiği mükâfatın en güzelini, bizden dolayı ona (s.a.v.) versin.
    “Allah’ım! Âl-i İbrahim’e salât ettiğin gibi Muhammed’e, âl-i Muham­med’e de salât et.
    Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övülen ve büyüklüğü, yüceliği ve işlerinin güzelliği ile tanı­nansın.
    Âl-i İbrahim’e bereketler verdiğin gibi Muham­med’e ve âl-i Muhammed’e de bereketler ver. Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övülen ve büyüklüğü, yüceliği ve işlerinin gü­zelliği ile tanınansın.”



    2-Değerli okuyucu, çeşitli lafızlarla gelen bu salâvatların hepsinde Resulullah’in (s.a.v.) yanı sıra onun ailesinin, hanımlarının ve neslinin de anıldığını görmüştür. Bu se­beple sadece “Allahümme salli alâ Muhammed” sözüyle yetinilerek yapılan bir salavat, Sünnet olmadığı gibi bu şe­kilde salavat getiren bir kimse de bu salavatla Resulullah’in emrini yerine getirmiş olmaz. Bilakis bu rivayetlerdeki salâvatlardan birini Resulullah’dan geldiği şekliyle ve tam olarak okumak gerekir. Bu konuda, birinci teşehhüd ile ikinci teşehhüd arasında fark yoktur. Bu, İmam Şafiî’nin “el-Üm” adlı kitabında (1/102) dile getirdiği görüştür. O şöyle demektedir:

    “Birinci teşehhüd ile ikinci teşehhüdün lafızları aynıdır. “Teşehhüd” sözüyle, hem teşehhüdü ve hem de Resulullah'a okunan salâvatı kastediyorum. Bunlardan birinin okunması, diğerinin yerini tutmaz.”
    “Resulullah (s.a.v.) iki teşehhüdde Tahiyyat’tan fazlasını okumazdı.” hadisine gelince; “Silsilet’ül-ehâdîsi’d-daîfe” adlı kitabımda açıkladığım üzere bu, münker bir hadistir.
    Bu zamanın garipliklerinden ve ilmî başıboşluğun hâkim olduğunun göstergelerinden biri de birtakım insanların salâvatta Resulullah’in ailesinin anılmasını kabul et­memeleridir. Sözünü ettiğimiz bu kişi, Muhammed İs’âf en-Neşâşibî’dir ki, o,“el-İslâmü’s-sahîh” (Gerçek İslâm) adlı kitabında bu görüşü dile getirmektedir.



    Halbuki Buhârî, Müslim ve diğer hadis kaynaklarında pek çok sahâbîden, Resulullah’in ailesinin de salavat içerisinde yer aldığı rivâyet edilmiştir. Bunu rivayet eden sahâbîlerden bazıları şunlardır: Ka’b b. Ucre, Ebû Humeyd es-Sâidî, Ebû Saîd el-Hudrî, Ebû Mes’ûd el-Ensârî, Ebû Hüreyre, Talha b. Ubeydullah...
    Bunlar, rivayet ettikleri hadislerde Resulullah’a (s.a.v.): “Sana nasıl salâvat getirelim?” diye sormuşlar;Resulullah (s.a.v.) de onlara yukarıda geçen salâvat şekillerini öğretmiştir. en-Neşâşibî, salavatta Resulullah’in ailesinin anıl­masını reddederken şu delili öne sürmektedir: “Ey müminler! Siz de ona salâvat getirin ve tam bir teslimiyetle se­lam verin.”[5] âyetinde Hz. Peygamberle (s.a.v.) birlikte başka hiç kimse anılmamıştır.” Sonra bu kişi, inkârında ileri gitmiş; “sahâbîler salavatın dua anlamına geldiğini biliyor­lardı; böyle olunca böyle bir şeyi neden sorsunlar?!” diyerek sahabenin Hz. Peygamber’e (s.a.v.) bu soruyu sordukları gerçeğini de reddetmiştir.



    Bu apaçık bir demogojidir. Çünkü onlar Resulullah’e salâtın anlamını sormuyorlar ki, onun bu sözü doğru olsun. Sordukları; yukarıda geçen rivayetlerde işaret edildiği üzere Hz. Peygamber’e salâvatın nasıl getirileceğidir. Bunda ise bir gariplik yoktur. Çünkü onlar, başka yoldan öğrenmeleri mümkün olmayan; ancak ilim ve hikmet sahibi Şârî’nin bidirmesiyle öğrenebilecekleri dinî bir meseleyi sor­muşlardır. Bu tıpkı, Allah Teâlâ’nın: “Namazı kılın.” diyerek kendilerine emrettiği farz namazı nasıl kılacaklarını Resulullah'a sormalarına benzer. Onların namaz kelimesinin ne anlama geldiğini biliyor olmaları, onun dinî durumunu sormaya ihtiyaç duymayacakları anlamına gelme­mektedir. Bu, gayet aşikârdır.



    en-Neşâşibî’nin öne sürdüğü söz konusu delile gelince; bu delilin hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü Resulullah’in, âlemlerin Rabbinin kelâmını açık­ladığı, bütün müslümanlar tarafından bilinen bir hakikattir. Nitekim Yüce Allah bunu şöyle dile getirmektedir: “İnsanlara, kendilerine indirileni a­çık­laman için sana bu Zikr'i indirdik.”[6] Resulullah (s.a.v.), kendisine nasıl salâvat getirileceğini de açık­lamış ve bu açıklamsında salâvatın içerisinde ailesini de anmıştır. Onun bu açıklamasını aynen kabul etmek gerekir; çünkü Yüce Allah: “Peygamber size ne verdiyse onu alın.”[7] buyurmuş,Resulullah (s.a.v.) de meşhur sa­hih bir hadiste: “Dikkat edin! Bana Kur’an ve onun bir ben­zeri ve­rilmiştir.” demiştir.[8]



    Ne tuhaf! en-Neşâşibî ve onun süslü sözlerine aldananlar; “Yüce Allah Kur’an’da teşehhüdü zikretmemiş, sadece kıyamı, rükûyu ve secdeleri zikretmiştir. Yine Kita­bında ha­yızlı kadını namazdan ve oruçtan muaf da tutma­mıştır. Hayızlı kadının da namaz kılıp, oruç tutması gerekir.” diyerek, namazda teşehhüdü ve hayızlıyken kadının namazı ve orucu terk etmesini kabul etmeyebilecek kimseler hak­kında acaba ne diyecekler?! Acaba bu inkârlarında onlara uya­caklar mı, yoksa onlara karşı mı çıkacaklar? Eğer inkâr­larında onlara uyarlarsa -ki biz bunu ümit etmiyoruz-, derin bir sapıklığa düşmüş ve müslümanların cemaatinden çıkmış olacaklardır. Eğer bu inkârlarında onlara karşı çıkarlarsa, bu durumda doğruyu bulmuşlar demektir. en-Ne­şâşibî'nin o inkârcılara karşı verdiği cevabın aynısını biz de ona karşı veriyoruz. Bunun nasıl olduğuna dair açıkla­maları yaptık.


    Bundan dolayı ey müslüman! Kur’an’ı Sünnet’e başvurmaksızın anlamaya çalışmaktan kaçın! Çünkü sen, dilbilgisi bakımından zamanının Sibeveyh’i bile olsan, buna gücün yetmez. İşte örneği önünde duruyor. Çünkü en-Ne­şâşibî çağımızın büyük dil âlimlerinden biriydi. Sen onun Kur’an’ı anlama konusunda dildeki bilgisine güvenip, Sün­net’i göz ardı, hatta inkâr edince nasıl sapıttığını görüyorsun. Bu söylediklerimizin örneği çoktur; ancak burası bunların hepsini anlatmak için uygun değildir. Verdiğimiz örnek ihti­yacı karşılamaktadır. Allah başarıya ulaştırandır.



    3-Okuyucu bu salâvat çeşitlerinin hiçbirinde “seyyi-di­nâ” sözünün bulunmadığını da görmüştür. Bundan do­layı sonraki âlimler, salâvatlara bu sözün eklenip ekle­nemeye­ceği konusunda ihtilaf etmişlerdir. Konunun ayrın­tılarına in­mek için yerimiz uygun değil. Yine burası, kendi­sine sorulduğunda Hz. Peygamber’in “Allahümme salli alâ Muhammed, deyiniz.” şeklinde ümmetine tam olarak öğrettiği salâvatı temel alarak, bu ilavenin caiz olmadığını söyleyenlerin görüşünü uzunca anlatmanın yeri de değildir. Ancak ben değerli okuyuculara, hadisle fıkhı iyi bilen büyük Şafiî âlim­lerinden biri olması bakımından İbn Hacer el-Askalânî’nin bu konudaki görüşlerini aktarmak istiyorum. Çünkü sonraki Şafiî âlimler arasında şerefli peygamberî öğretinin tersi yaygın­laşmıştır.
    İbn Hacer’den ayrılmayan taraftarlarından Hafız Mu­hammed b. Muhammed b. Muhammed el-Garâbîlî (790–835) şöyle demektedir (Bunu onun kendi el yazmasından ak­tarıyorum):[9] “Allah ömrünü bereketlendirsin, İbn Hacer’e, namazın içinde veya dışında, ister vacip ister mendup kabul edilsin, Resulullah’a (s.a.v.) salâ­vatın nasıl getirileceği konu­sunda şu soru soruldu: Salâvatta Resulullah için (s.a.v.) “seyyid” (efendi) sözünü kullanmak; örneğin “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed” veya “alâ seyyidi’l-halk” veya “alâ seyyidi veledi Âdem” demek zorunlu mudur? Yoksa sadece “Allahümme salli alâ Mu­hammed” sözüyle yetinilebilir mi? Bunların hagisini okumak daha faziletlidir? Salâvatta,Resulullah’a (s.a.v.) layık bir sıfat olması sebebiyle “seyyid” sözünü söylemek mi yoksa hadislerde geçmemesi dolayısıyla bu sözü söyleme­mek mi daha faziletlidir?”



    İbn Hacer şöyle cevap verdi:
    “Elbette salâvatı hadislerde geldiği şekliyle okumak ter­cihe daha uygundur. Şöyle denilemez: “Resulullah (s.a.v.), kendi adı her anıldığında kendisi “sallallahu aleyhi ve sel­lem” demediği gibi salâvatta da bu sözü alçak gönüllülüğünden dolayı kullanmamış olabilir. Ümmeti ise, adı her anıldığında ona salât getirmeye teşvik edilmiştir.” Bu söylenemez; çünkü biz biliyoruz ki, şayet salâvatta bu sözü söyle­mek tercih edilmiş olsaydı, sahâbîlerden ve tabiînden bu şekilde rivayetlerin gelmesi gerekirdi. Hâlbuki sahâbî ve ta­biînden bu hususta birçok rivayet bulunmasına rağmen onlardan gelen rivayetlerin hiçbirinde bu sözü göremiyoruz. Allah derecesini yükseltsin, İmam Şafiî, Resulullah’a (s.a.v.) saygıda en ileri insandır. O, mezhebinin bağlılarının ana kaynağı olan kitabının başında “Allahümme salli alâ Muham­med” demiş, ardından derin bilgisiyle bu salavatı şöyle devam ettirmiştir: “Küllemâ zekerehu’z-zâkirûn ve kül­le­mâ ğafele an zikrihi’lğâfilûn” “Adını ananların onu her anışında ve adını anmaktan gafil olanların da onu anmak­tan her gafil kalışında ona salât et.” Bu sözünde İmam Şafiî,şu sahih hadisten esinlenmiş olabilir:“Yarattıklarının sayısınca Allah’ı tesbih ede­rim.” Resulullah (s.a.v.), mü­minlerin annesinin uzun sözlerle çokça Allah’ı tesbih ettiğini görünce ona şöyle demiştir: “Senden sonra ben birkaç söz söyledim ki, senin söylediklerinle tartılsa, kesinlikle onlara denk gelir.” Ardından Resulullah (s.a.v.) geçen tesbihatı okumuştur.[10] Resulullah (s.a.v.) az sözle fazla şey ifade eden duadan hoşlanırdı.
    Kadı İyaz da “Şifâ” adlı kitabında,Resulullah’a (s.a.v.) salâvat getirme konusunda bir bölüm açmış, sahâbe ve tabiûndan nakledilen birçok rivayete orada yer vermiştir. Bu rivayetlerin hiçbirinde “seyyidinâ” sözü yoktur.





       Kaynak:
    [1]:Âl-i İmrân, 33
    [2]:Kamer, 34
    [3]:Hud, 73
    [4]:Âl-i İmrân, 33
    [5]:Ahzab, 56
    [6]:Nahl, 44
    [7]:Haşr, 7
    [8]:Hadis, “Tahrîcü’l-Mişkât” adlı kitapta (163 ve 4247) tahriç edilmiştir.
    [9]:Zahiriye Kütüphanesi’nde korunmaktadır.
    [10]:[Müslim, Zikr 79, (2726); Tirmizî, Daavât 117,
    Hadislerle Resulullah'in Namaz Kılma Şekli HZ. PEYGAMBER’E (S.A.V.) SALÂVAT Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI

    Fadâle İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında
    Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen:
    "Bu kimse acele etti" buyurdu.
    Sonra adamı çağırıp:
    "Biriniz dua ederken,
    Allahu Teâlâ'ya hamd u senâ ederek başlasın,
    sonra Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e salât okusun, sonra da dilediğini istesin" buyurdu."
    Tirmizî, Daavat 66,(3473, 3475); Ebû Dâvud, Salât 358, (1481); Nesâî, Sehv 48, (3, 44).



    Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
    "Dua sema ile arz arasında durur.
    Bana salat okunmadıkça, Allah'a yükselmez.
    (Beni hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın.
    Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salât okuyun.)"
    Tirmizî, Salât 352, (486).
    Tirmizî, bunu Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e mevkuf olarak rivayet etmiştir. Rezîn ise merfu olarak rivayet etmiştir.



    İbnu. Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm),
    Ebû Bekir,Ömer (radıyallâhu anhümâ) beraber otururlarken
    ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca, Allah'a sena ile zikretmeye başladım ve arkasından Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a salât okuyarak devam ettim. Sonra kendim. için duada bulundum.
    (Bu tarzımı beğenmiş olacak ki) Peyganber (aleyhissalâtu vesselâm); "İşte!.İstediğin veriliyor. İşte! İstediğin veriliyor'' dedi."
    Tirmizî, Cum'a 64, (593).[1]

    Kaab b. Ucra'nın Abdullah b. Ebu Leyla'dan rivayetinde, Abdullah b. Ebu Leyla:
    Bir kere Kaab b. Ucra benimle karşılaşınca şöyle dedi: Ey İbn Ebu Leyla! Peygamber'den işittiğim bir selat-u selamı sana hediye edeyim mi? (Bir gün) Allah Resulü (a.s.) yanımıza geldi. Bunun üzerine Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Fakat sana nasıl dua edeceğiz? diye sorduk. O bize şöyle deyiniz buyurdu: "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Kema sallayte ala ali İbrahim. İnneke hamîdun mecîd. Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Kema barekte ala ali İbrahim. İnneke hamîdun mecîd."
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 614



    Ebu Humeyd Saidî (r.a.) şöyle haber verdi:
    Kendileri: Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl salat getirip dua edelim diye sormuşlardı. Allah Resulü: Şu duayı okuyunuz buyurdu: Ey Rabbim! Muhammed'e (şerîatını ve şefaatini) kutlu kıl, ailesine ve bütün ümmetine de rahmet eyle! nasıl İbrahim ailesine kutlu kıldın, rahmet ettinse! Muhammed üzerine şeref ve saadeti daim ve mübarek kıl. Kadınlarının ve bütün ümmetinin üzerinde de sabit ve mübarek kıl. Nasıl İbrahim ailesi üzerinde sabit ve mübarek kıldınsa. Ey Rabbim! Sen Hamîd'sin mecîd'sin!.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 615[2]

    RESÛLULLAH (a.s)'A SALÂTÜ SELAM GETİRMEK

    1400. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:
    "Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder. "
    Müslim, Salât 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Vitir 21; Nesâî, Ezân 37, Sehv, 55

    1401. İbni Mes'ûd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    "Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir. "
    Tirmizî, Vitir 21



    1402. Evs İbni Evs radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
    - "Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür.
    Bu sebeple o gün bana çokça salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur" buyurunca,
    ashâb-ı kirâm:
    - Yâ Resûlallah! Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü selâmlarımız sana nasıl sunulur? diye sordular.
    Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:
    - "Allah Teâlâ peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı" buyurdu.
    Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkamet 79, Cenâiz 65



    1403. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    "Yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimse perişan olsun. "
    Tirmizî, Daavât 101



    1404. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    "Kabrimi bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salâtü selâm getiriniz. Zira nerede olursanız olun sizin salâtü selâmınız bana ulaşır. "
    Ebû Dâvûd, Menâsik 97



    1405.Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    "Bir kimse bana salâtü selâm getirdiği zaman, onun selâmını almam için Allah Teâlâ ruhumu iade eder. "
    Ebû Dâvûd, Menâsik 96. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 527



    1406. Ali radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    "Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir. "
    Tirmizî, Daavât, 101. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 201



    1407. Fedâle İbni Ubeyd radıyallahu anh şöyle dedi:
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra Allah'a hamd etmeden,
    Peygamber aleyhisselâm'a salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine:
    "Bu adam acele etti" buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı.
    Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: "Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ'ya
    hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin. "
    Ebû Dâvûd, Vitir 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 65; Nesâî, Sehv 48



    1408. Ebû Muhammed Kâ'b İbni Ucre radıyallahu anh şöyle dedi:
    Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza gelmişti. Kendisine:
    - Yâ Resûlallah! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, sana nasıl salavât getireceğiz? diye sorduk. O da şöyle buyurdu:
    - "Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim'in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed'e ve âline de rahmet et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allahım! İbrâhim'in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed'e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz. "
    Buhârî, Daavât 32, Tefsîru sûre (33), 10; Müslim, Salât 66.
    Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Tirmizî, Vitir 20; Nesâî, Sehv 51; İbni Mâce, İkâme 25



    1409. Ebû Mes'ûd el-Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:
    Biz Sa'd İbni Ubâde radıyallahu anh ile birlikte otururken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Beşîr İbni Sa'd ona:
    - Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ sana salavât getirmemizi emretti. Sana nasıl salâtü selâm getireceğiz? diye sordu.
    Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sükût buyurdu. Sükûtun uzaması sebebiyle biz içimizden, keşke sormasaydı, diye geçirdik. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    - "Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim'in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed'e ve âline de rahmet et. Allahım! İbrâhim'in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed'e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.
    Selâm ise bildiğiniz gibidir. "
    Müslim, Salât 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (33), 23



    1410. Ebû Humeyd es-Sâ'idî radıyallahu anh şöyle dedi:
    Ashâb-ı kirâm:
    - Yâ Resûlallah! Sana nasıl salavât getireceğiz? diye sordular. Şöyle buyurdu:
    - "Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ salleyte alâ İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ bârekte alâ İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim'in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed'e, hanımlarına ve zürriyetine de rahmet et. İbrâhim'e hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed'e, hanımlarına ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz. "
    Buhârî, Enbiyâ 10, Daavât 33; Müslim, Salât 69.



    581. Übey İbni Kâ'b radıyallahu şöyle dedi:
    Gecenin üçte biri geçince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem uyanıp kalktı ve şöyle buyurdu:
    "İnsanlar! Allah'ı zikredin! Yeri yerinden oynatan birinci sûr üflenecek. Arkasından ikincisi gelecek. Ölüm bütün şiddetiyle gelip çatacak. Ölüm bütün şiddetiyle gelip çatacak. "
    Übey diyor ki, Hz. Peygamber'e:
    - Yâ Resûlallah! Ben sana çok salavât-i şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir? diye sordum.
    - "Dilediğin kadar", buyurdu.
    - Dualarımın dörtte birini salavât-i şerîfeye ayırsam uygun olur mu? diye sordum.
    - "Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için iyi olur", buyurdu.
    - Öyleyse duamın yarısını salavât-i şerîfeye ayırayım, dedim.
    - "Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için hayırlı olur", buyurdu.
    Ben yine:
    - Şu halde üçte ikisi yeter mi? diye sordum.
    - "İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için hayırlı olur", buyurdu.
    - Öyleyse duaya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât-ı şerîfe getirsem nasıl olur? deyince:
    - "O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar" buyurdu.
    Tirmizî, Kıyamet 23

    582. [3]

       Kaynak:
    [1]DUANIN KEYFİYETİ KutubuSitte7300
    [2]el lulu vel mercan buhari ve müslim ittifak ettikleri hadisler Muhammed Fuad Abdulbaki
    [3]:Muvahhid 1.16 İslam Kütüb Hanesi Riyazussalihin

     
  • 1 - ) ★ ⇒   Rasulullah (a.s)'ma Salat ve Selam Dualarını Okumak
  • اَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمّدٍ وَعلى آلِ مُحَمّدٍ و بَارِكْ عَلى مُحَمّدٍ وَعلى آلِ مُحَمّدٍ
    كَمَا صَلَّيْتَ و بَارَكْتَ عَلى اِبْرَاهِيمَ وَعلى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

  • “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muham­med. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muham­med, kemâ salleyte ve bârekte alâ İbrahim ve âli İbrahim. İnneke hamîdun mecîd.”

    “Allah’ım! İbrahim’e ve âl-i İbrahim’e salât ettiğin, bere­ketler verdiğin gibi, Muhammed’e ve âl-i Muhammed’e de salât et ve Muhammed’e ve âl-i Muhammed’e de bereketler ver.” [1]

  •    Kaynak:
    [1]:Nesâî (47/159), Tahâvî ve “el-Mu’cem” adlı kitabında (79/2) Ebû Saîd b. el-A’rabî sahih senedle rivâyet etmiştir.
    İbn Kayyim “Cilâü’l-efhâm” adlı kitabında (s.14-15) hadisi Muhammed b. Serrâc’a nispet ederek sahih olduğunu söylemiştir.
    Ben diyorum ki: İşte bu salâvatta “İbrahim ve âli İbrahim” birlikte yer almıştır. İbn Kayyim ve hocasının kabul etmediği budur.
    Bu konuyu daha önce ele almış ve karşıt cevabını da vermiştik (s.139-140). Burada tekrar etmeye gerek yok.
    [İbn Mâce, İkametü's-salât 25 (906), c.3, s.166.Mütercim]
    Hadislerle Resulullah'in Namaz Kılma Şekli HZ. PEYGAMBER’E (S.A.V.) SALÂVAT Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI

     
  • 2 - ) ★ ⇒   Rasulullah (a.s)'ma Salat ve Selam Dualarıını Okumak
  • اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ، وَ[عَلى] أزْوَاجِهِ وَذُرِّيَّتِهِ،كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى [آلِ] إبْرَاهِيمَ، و بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ[عَلَى] أزوَاجِهِ وَذرِّيِّتِهِ، كَمَا بَارَكْتَ عَلَى [آلِ] إبْرَاهِيمَ إنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

  • “Allahümme salli alâ Muhammedin ve [alâ] ezvâcihi ve zürriyetihi, kemâ salleyte alâ [âli] İbrahim. Ve bârik alâ Muhammedin ve [alâ] ezvâcihi ve zürriyetihi, kemâ bârekte alâ [âli] İbrahim. İnneke hamîdun mecîd.”
    “Allah’ım! [Âl-i] İbrahim’e salât ettiğin gibi kulun ve Rasûlün Muhammed’e de salât et. İbrahim’e [ve âl-i İbra­him’e] bereketler verdiğin gibi [kulun ve Rasûlün] Muham­med’e [ve âl-i Muhammed’e] de bereketler ver.” [1]
  •    Kaynak:
    [1]:Buhârî, Müslim ve Nesâî (164/59).[Buharî, Enbiya (Allah İbrahim'i Dost Edindi) 8;
    Daavat (Peygam­ber­den Başkasına Salavat Getirilir mi?) 33;
    Müslim, Salat 69 (407), c.3, s.1315; Nesaî, Sehv 54 (1294), c. 3-4, s.74.
    Mütercim]Hadislerle Resulullah'in Namaz Kılma Şekli HZ. PEYGAMBER’E (S.A.V.) SALÂVAT Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI

     
  • 3 - ) ★ ⇒   Rasulullah (a.s)'ma Salat ve Selam Dualarıını Okumak
  • اَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمّدٍ عَبْدِكَ و رَسُولِكَ كَمَا صَلَّيْتَ على [آلِ] اِبْرَاهِيمَ و بَارِكْ عَلى مُحَمّدٍ [عَبْدِكَ و رَسُولِكَ] [وَعلى آلِ مُحَمّدٍ]،كَمَا بَارَكْتَ عَلى اِبْرَاهِيمَ [وَعلى آلِ اِبْرَاهِيمَ]
  • “Allahümme salli alâ Muhammedin abdike ve resû­like, kemâ salleyte alâ [âli] İbrahîm. Ve bârik alâ Mu­ham­medin [abdike ve resûlike] ve [alâ âli Muhammed], kemâ bârekte alâ İbrahîm [ve alâ âli İbrahîm].
    “Allah’ım! [Âl-i] İbrahim’e salât ettiğin gibi kulun ve Rasûlün Muhammed’e de salât et. İbrahim’e [ve âl-i İbrahim’e] bereketler verdiğin gibi [kulun ve Rasûlün] Muham­med’e [ve âl-i Muhammed’e] de bereketler ver.” [1]
  •    Kaynak:
    [1]:Buhârî, Nesâî, Tahâvî ve “Fazlu’s-salâti ale’n-nebî” (I. baskı, s. 28; II. Baskı, s. 62.
    el-Mektebü’l-İslâmî yayınevi baskısı, benim tahkikimle) ri­vâyet etmiştir.[Buharî, Daavat, Peygambere Salavat 33; Nesaî, Sehv 53 (1293), c. 3-4, s.73;
    Ebû Dâvud, Salât 178-179 (981), c.4, s.31. Mütercim]
    Hadislerle Resulullah'in Namaz Kılma Şekli HZ. PEYGAMBER’E (S.A.V.) SALÂVAT Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI

     
  • 4 - ) ★ ⇒   Rasulullah (a.s)'ma Salat ve Selam Dualarıını Okumak
  • اَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمّدٍ [النَّبِيِّ الأُمِّي] وَعلى آلِ مُحَمّدٍكَمَا صَلَّيْتَ عَلى [آلِ] اِبْرَاهِيمَ و بَارِكْ عَلى مُحَمّدٍ [النَّبِيِّ الأُمِّي] وَعلى آلِ مُحَمّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلى [آلِ] اِبْرَاهِيمَ في العالَمِينَ ، اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

  • “Allahümme salli alâ Muhammedin [en-Nebiyyi’l-ümmîyyi] ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ [âli] İbra­hîm. Ve bârik alâ Muhammedin [en-Nebiyyi’l-ümmî] ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ [âli] İbrahîme fi’l-âlemîn, inneke hamîdun mecîd.”

    “Allah’ım! Âlemler içinde [Âl-i] İbrahim’e salât ettiğin gibi Muhammed’e, [ümmî Peygamber’e] ve âl-i Muham­me­d’e’ de salât et. [Âl-i] İbrahim’e bereketler verdiğin gibi Muhammed’e, [ümmî Peygamber’e] ve âl-i Muhammed’e de be­reketler ver. Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övü­len ve büyüklüğü, yüceliği ve işlerinin güzelliği ile tanı­nan­sın.”[1]

  •    Kaynak:
    [1]:Müslim, Ebû Avâne, “el-Musannef” adlı kitabında (2/132/1) İbn Ebû Şeybe,
    Ebû Davud ve Nesâî (159-161) rivâyet etmiştir.
    Hâkim hadi­sin sahih olduğunu söylemiştir.[Müslim, Salat 65 (405), c.3, s.1309;
    Nesaî, Sehv 49 (1285), c. 3-4, s.67-68; Ebû Dâvud, Salât 178-179 (977), c.4, s.27. Mütercim]
    Hadislerle Resulullah'in Namaz Kılma Şekli HZ. PEYGAMBER’E (S.A.V.) SALÂVAT Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI

     
  • 5 - ) ★ ⇒   Rasulullah (a.s)'ma Salat ve Selam Dualarıını Okumak
  • اَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمّدٍ وَعلى آلِ مُحَمّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلى اِبْرَاهِيمَ [وَ آلِ اِبْرَاهِيمَ] اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ. و بَارِكْ عَلى مُحَمّدٍ وَعلى آلِ مُحَمّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلى[اِبْرَاهِيمَ وَ] آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ.
  • “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Mu­hammed, kemâ sallayte alâ İbrahîme [ve âli İbrahîm], in­neke hamîdun mecîd. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ [İbrahîme ve] âli İb­rahîm, inneke hamîdun mecîd.”

    “Allah’ım! İbrahim’e ve [âl-i İbrahim’e] salât ettiğin gibi Muhammed’e, âl-i Muhammed’e’ de salât et. Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övülen ve büyüklüğü, yüceliği ve işlerinin güzelliği ile tanınansın. [İbrahim’e ve] âl-i İbrahim’e bereketler verdiğin gibi Muham­med’e ve âl-i Muhammed’e de bereketler ver. Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övülen ve büyüklüğü, yüceliği ve işlerinin güzelliği ile tanı­nansın.” [1]

  •    Kaynak:
    [1]:Ahmed, Nesâî ve “el-Müsned” adlı kitabında (varak, 44/2) Ebû Ya’lâ sahih senedle rivâyet etmiştir.
    [Nesaî, Sehv 51, 52 (1288-1290), c. 3-4, s.70-72. Mütercim]Hadislerle Resulullah'in Namaz Kılma Şekli HZ. PEYGAMBER’E (S.A.V.) SALÂVAT Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI

     
  • 6 - ) ★ ⇒   Rasulullah (a.s)'ma Salat ve Selam Dualarıını Okumak
  • اَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمّدٍ وَعلى آلِ مُحَمّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلى [اِبْرَاهِيمَ وَعلى] آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ . اَللّهُمَّ بَارِكْ عَلى مُحَمّدٍ وَعلى آلِ مُحَمّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلى [اِبْرَاهِيمَ وَعلى] آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ.
    Bu duayı Rasûlullah (s.a.v.) kendisi için yapardı.[1]
  • “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Mu­hammed, kemâ salleyte alâ [İbrahîme ve alâ[2]] âli İbrahîm, inneke hamîdun mecîd. Allahümme bârik alâ Muham­me­din ve alâ âli Muhammedin, kemâ bârekte alâ [İbrahîme ve alâ] âli İbrahîm, inneke hamîdun mecîd”



    “Allah’ım! [İbrahim’e ve] âl-i İbrahim’e salât ettiğin gibi Muhammed’e, âl-i Muhammed’e’ de salât et. Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övülen ve büyüklüğü, yüceliği ve işlerinin güzelliği ile tanınansın. Allah’ım! [İbrahim’e ve] âl-i İbrahim’e bereketler verdiğin gibi Muham­med’e ve âl-i Mu­hammed’e de bereketler ver. Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övülen ve büyüklüğü, yüceliği ve işlerinin gü­zelliği ile tanınansın.” [3]

  •    Kaynak:
    [1]:Ahmed ve Tahâvî sahih senedle rivâyet etmiştir.
    Buhârî ve Müslim de “ehlibeytihi” lafzı olmadan rivâyet etmiştir.
    [Buhârî, Daavat 33, Enbiya 8; Müslim, Salat 69 (407), c.3, s.1315; Nesâî, Sehv 54 (1294), c.3-4, s.74;
    bû Dâvud, Salât 178-179 (979), c.4, s.28-29; Muvatta, Kasru's-Salât 66, c.1, s.209). Mütercim]

    [2]:Hadiste köşeli parantez içinde geçen iki ilave [ ], Buhârî, Tahâvî, Beyhakî, Ahmed ve Nesâî’nin rivâyetlerinde bulunmaktadır. Ayrıca üç ve yedi numaralı salavatlar farklı yollardan da gelmiştir. Bu sebeple, İbn Kayyim’in “Cilâü’l-efhâm” adlı kitabında (s.198), hocası İbn Teymiye’nin “el-Fetâvâ” adlı kitabındaki (1/16) açıklamalarını temel ala­rak: “Hiçbir sahih hadiste ‘İbrahim ve âli İbrahim’ sözleri yanyana gelmemiştir.” demiş olması seni yanıltmasın. Gördüğün gibi biz sana sahih bir hadis naklettik. Gerçekte bu, bu kitabın faydalarından biri, rivâyetleri dikkatlice araştırıp, bir araya getirerek birleştirmiş olmasın­dandır. Böyle bir çalışmayı bizden önce hiç kimse yapmış değildir. İhsan Allah’ındır; O’na şükreder ve minnet duyarız. İbn Kay­yim’in ya­nıldığını gösteren hususlardan biri de, kendisi, içinde red­dettiği ifa­deler de bulunduğu hâlde yedi numaralı salâvatı sahih kabul etmiş ol­masıdır. [Buharî, Enbiya 8; Nesaî, Sehv 51 (1288), c. 3-4, s.70. Mütercim]


    [3]:Buhârî, Müslim, “Amelü’l-yevm ve’l-leyle” adlı kitabında (162/54) Ne­sâî, Humeydî (138/1) ve İbn Mendeh (68/2) rivâyet etmiştir.
    İbn Men­deh hadis için: “Bu, sahih olduğunda ittifak edilmiş olan bir hadistir.”demiştir.[Buharî, Daavat, Peygambere Salavat 33, Enbiya 8;
    Müslim, Salat 66 (406), c.3, s.1310. Mütercim]
    Hadislerle Resulullah'in Namaz Kılma Şekli HZ. PEYGAMBER’E (S.A.V.) SALÂVAT Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI

     
  • 7 - ) ★ ⇒   Rasulullah (a.s)'ma Salat ve Selam Dualarıını Okumak
  • َاللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ، وَعَلى أَهْلِ بَيْتِهِ وَعَلى أزْوَاجِهِ وَذُرِّيَّتِهِ،كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى آلِ إبْرَاهِيمَ، إنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ. و بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ بَيْتِهِ وَعَلَى أزوَاجِهِ وَذرِّيِّتِهِ، كَمَا بَارَكْتَ عَلَى آلِ إبْرَاهِيمَ، إنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
  • Resulullah (s.a.v.) birinci ve ikinci teşehhüdde kendisine salâvat okurdu. [1]
    Ümmetine, kendisine selâm verdikten sonra salât okumalarını emrederek,
    Bunu onlar için sünnet yapmış[2] ve salâvatın çeşitli şekillerini de öğretmiştir:

  • “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ ehlibeytihi ve alâ ezvâcihi ve zürriyetihi, kemâ salleyte alâ âli İbrahîm, inneke hamîdun mecîd. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli beytihi ve alâ ezvâcihi ve zürriyetihi. Kemâ bârekte alâ âli İbrahîm, inneke hamîdun mecîd”

    “Allah’ım! Âl-i İbrahim’e salât ettiğin gibi Muham­med’e, ehlibeytine, hanımlarına ve nesline de salât et.[3] Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övülen ve büyük­lü­ğü, yüceliği ve işlerinin güzelliği ile tanınansın. Âl-İbra­him’e bereketler verdiğin gibi Muham­med’e, âl-i beytine, ha­nımlarına ve nesline de bereketler ver. Şüphesiz ki, sen her dilde ve her kalpte övülen ve büyüklüğü, yüceliği ve işlerinin güzelliği ile tanınansın.”

  •    Kaynak:
    [1]:“es-Sahîh” adlı kitabında (2/324) Ebû Avâne ve Nesâî rivâyet etmiştir.[Nesaî, Sehv 52 (1292), c. 3-4, s.72. Mütercim]

    [2]:Sahâbîler: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sana nasıl selâm vereceğimizi biliyoruz. (yani teşehhüdde) Peki, sana nasıl salâvat getireceğiz?” dedi­ler.
    Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:“Allahümme salli alâ Muhammedin... deyin.”
    Hz. Peygamber (s.a.v.) teşehhüdlerden birini tercih ederek diğerini bırakmamıştır.
    Hadis, birinci teşehhüdde de salâvat okumanın meşru olduğuna delildir.
    “el-Ümm” adlı kitabında yazdığına göre; İmam Şafiî’nin görüşü de budur. Şafiî mezhebinde doğru olan da budur. İmam Nevevî de “el-Mecmû” adlı kitabında (3/460) bu görüşü açıkça dile getirmiş ve
    “er-Ravza” adlı kitabında (1/263, el-Mektebü’l-islâmî yayınevi baskısı) bunu tercih etmiştir.
    Vezir b. Hubeyre el-Hanbelî’nin de “el-İfsâh” adlı kitabındaki tercihi bu­dur. “Zeylü’t-Tabakât” (1/280) adlı kitabında
    İbn Receb de bu gö­rüşü nakletmiş ve benimsemiştir. Teşehhüdde Hz. Peygamber’e (s.a.v.) salâvat getirme konusunda birçok
    hadis nakledilmiştir ve hiç­birinde herhangi bir teşehhüd kaydı yoktur. Bilakis bu konudaki hadislerin genel lafızlarla gelmiş olup,
    her iki teşehhüdü de içine al­maktadır. Bunların hepsini “el-Asl”da dipnot olarak açıkladım. An­lamca birbirini destekler mahiyette
    olsalar da aradığımız şartları taşı­madığı için bunların hiçbirini kitabın metnine koymadım. İlk teşehhüdde salâvat okunmayacağını
    söyleyenler itibar edilebilir sa­hih hiç­bir delile sahip değildirler. Nitekim “el-Asl”da bunu ayrıntılı olarak anlattım. Ayrıca birinci teşehhüdde
    “Allahümme salli alâ Muhammed” sözünden fazlasını okumanın mekruh olduğunu görü­şünün de sün­netten hiçbir dayanağı yoktur.
    Aksine biz bununla yetinen kim­senin, Hz. Peygamber’in (s.a.v.): “Allahümme salli alâ Muham­medin ve alâ âli Muhammed...” deyiniz.”
    emrini yerine getirmemiş ol­du­ğunu düşü­nüyoruz. Konunun detayları bulunmakta olup, bunları “el-Asl”da nak­lettik.


    [3]:Hz. Peygamber’e salât getirmenin anlamı hakkında en güzel yorum Ebü’l-Âliye’ye aittir. Buna göre;
    Allah’ın Hz. Peygamber’e salât et­me­si, onu övmesi ve yüceltmesidir. Meleklerin ve başkalarının
    Hz. Pey­gamber’e salât etmesi, bunları onun için Allah’tan istemeleridir. İs­te­mekten maksat ise, bunların aslını değil, fazlasını vermesini talep etmektir
    Hafız İbn Hacer, “Fethü’l-Bârî” adlı kitabında bunu bu şekil­de açıklamış ve salâtın rahmet ve merhamet olarak açıklandığı meş­hur yorumu reddetmiştir.
    İbn Kayyim de “Cilâü’l-efhâm” adlı kita­bında daha fazlasına ihtiyaç olmayacak derecede geniş bilgi ver­miş­tir, dileyen oraya bakabilir.
    Hadislerle Resulullah'in Namaz Kılma Şekli HZ. PEYGAMBER’E (S.A.V.) SALÂVAT Yazarı Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî Yayına Hazırlayan Osman Arpaçukuru BEKA YAYINLARI








  • Konularına Göre Hadis Meali veya Konularına Göre Hadis Fihristi Okuyabilir, bilgisayarınıza indirebilir ("RAR" İndir Linki), ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek ve değiştirmemek koşuluyla site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz. v..d.. Download / İndirdikten Sonra Üçretsiz Dağıtabilirsiniz..

    En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir   Eraykitap ilmin kisa yolu

  • سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
  • Tirmizî’nin bir rivayeti şöyledir: 2663- Ebû Rafî (r.a.)’den rivâyete göre, -başkaları bu hadisi merfu olarak rivâyet ettiler şöyle demiştir: “Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış durumda iken, bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken) bulmayayım.

    İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ...