ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !             En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ
Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed - sallallahu aleyhi ve sellem-’e olsun.
Konularına Göre Hadis-i Şerif Meali / veya Hadis Fihristi
"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29)
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir.
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32)
Hadis Fihristi veya Konularına Göre Hadis Meali HADİS FİHRİSTİ
  = ♦   İ   ♦ =  
  • Hadis-i Şerifi inkar edenler için / Koltuğuna Kurulan Karnı Tok Bir Adamın
    “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir.
    (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir
    Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663


  • İBRAHİM ALEYHİSSELAM


    Ebu Hureyre (r.a.)
    Allah Rasulü'nün (a.s.): "Peygamber olan İbrahim (a.s.) seksen yaşındayken,

    (Şam yakınlarındaki) Kadum'da sünnet oldu" buyurduğunu nakletmiştir.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4368



    Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:

    Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Peygamber İbrahim (a.s.) şu üçü müstesna asla yalan söylememiştir.

    Bu yalanlardan ikisi Allah'ın zatına aittir. Birisi: Ben hastayımöbürü de:

    Belki bu işi, putların şu büyüğü yapmıştır,demesidir.

    Biri de, Sare hakkında söylediği sözdür.

    Şöyle ki: İbrahim, beraberinde Sare olduğu halde zalim bir hükümdarın memleketine gelmişti.

    Sare ise insanların en güzeli idi. İbrahim, Sare'ye:

    Şu cebbar hükümdar senin, benim zevcem olduğunu bilirse, seni benden alır.

    Eğer sana sorarsa, benim kızkardeşim olduğunu haber ver.

    Çünkü sen İslâm Dininde benim kız kardeşimsin.

    Zira biliyorum ki yeryüzünde benden ve senden başka müslüman yoktur, dedi.

    Nihayet İbrahim o zalimin memleketine girdiğinde, onun adamlarından biri Sare'yi gördü.

    Bu adam, zalim hükümdara: Ülkene, senden başka hiçbir kimseye layık olmayacak bir kadın geldi dedi.

    Zalim hükümdar Sare'ye adam gönderip getirtti. Bunun üzerine İbrahim (a.s.) kalkıp namaza durdu.

    Sare, zalim'in yanına girince zalim hükümdar elini ona uzatmaktan kendini alamadı.

    Fakat eli şiddetli bir şekilde tutuldu. Bunun üzerine Sare'ye: Allah'tan elimi salıvermesi için dua et, sana hiçbir zarar vermeyeceğim, dedi. Sare, dediğini yaptı. Zalim tekrar saldırdı. Bu sefer eli birinciden daha şiddetli bir şekilde tutuldu.

    Zalim, Sare'ye yine aynı şeyleri söyledi. O da denileni yaptı. Tekrar saldırınca bu sefer zalimin eli

    ilk ikisinden çok daha şiddetli bir biçimde tutuldu. Zalim hükümdar Sare'ye:

    Allah'a dua et de elimi salıversin; Allah şahidim olsun sana bir zarar vermeyeceğim dedi.

    Sare de bunu yaptı ve adamın eli salıverildi. Zalim, Sare'yi getiren adamı çağırarak:

    Sen bana insan değil, ancak bir şeytan getirmişsin. Bu kadını benim topraklarımdan çıkar.

    Hacer'i de ona ver, dedi. Ravi diyor ki: Sare yürüyerek İbrahim'in yanına döndü.

    İbrahim (a.s.) onu görünce ondan tarafa giderek: Ne haldesin? diye sordu.

    Sare: Hayırdır, Allah facirin elini men etti; bana da bir hizmetçi ihsan eyledi, dedi."
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4371






    Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:

    Ey Allah'ın Rasulü! İnsanların (Allah katında) en çok kerem ve ihsana nail olanı kimdir? diye sorulmuştu.

    O da: İnsanların en muttaki olanıdır buyurdu. Sual soranlar: Bunu sormuyoruz dediler.

    Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): Öyle ise, Halilullah (İbrahim'in) oğlu,

    Allah'ın Peygamberi Ishak'ın, oğlu Allah'ın Peygamberi Yakub'un oğlu Allah'ın peygamber'i Yusuf'dur, buyurdu.

    Biz size bunu da sormuyoruz dediler.

    Bu defa Allah Rasulü: Siz Arapların asıllarını mı soruyorsunuz?

    Arapların cahiliyet zamanında hayırlı olanları ilim üzere hareket ederlerse, İslâm devrinde de en hayırlılarıdır, buyurdu.

    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4383[1]





    Enes radıyallahu anh anlatıyor:

    "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir adam gelip:

    "Ey Hayru'l-Beriyye (yaratılmışların en hayırlısı)" diye hitabetmişti.

    Rasûlullah Aleyhissalatu vesselam hemen müdahale etti:

    "Bu söylediğin İbrahim aleyhisselâm (ın vasfı)dır."

    Müslim, Fedail 150, (2369); Tirmizi, Tefsir, Lem Yekun suresi, (2349); Ebu Davud, Sünnet 14, (4672).[2]





    4306-İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:

    "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

    "Kerim İbnu Kerim İbni Kerim İbni Kerim: Yusuf İbnu Yakup İbni İshak İbni İbrahim'dir."

    Buhari, Enbiya 19, Tefsir, Yusuf 1.[3]




    PEYGAMBERLER ARASINDA TAHYİR

    4315 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular:

    "Peygamberlerden birini diğerine üstün kılmayın."

    Ebu Davud, Sünnet 14, (4668).[4]




    1443. İbni Mes'ûd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre

    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

    "İsrâ gecesinde İbrâhim aleyhisselâm'a rastladım.

    Bana şunu söyledi: Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle

    ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun tatlı, arazisinin son derece geniş ve dümdüz,

    ağaçlarının da sübhânallahi ve'l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber' den ibaret olduğunu haber ver. "
    Tirmizî, Daavât 59[5]





    İbrahim (a.s.)’ın, Yüce Allah’a Olan Teslimiyeti ve Kıyamet Gününde İlk Giydirilecek Olanın İbrahim (a.s.) Olması





    68) İbn Abbas’tan (r.huma) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:

    Rasûlullah (s.a.s.) Bize hitaben nasihatte bulunmaya koyuldu ve şöyle buyurdu:

    “Ey insanlar! Sizler, Allah’ın huzuruna yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak çıkarılıp haşir olunacaksınız.”

    Sonra (devamla şöyle buyurdu):

    “İlk yarat­maya başladığımız gibi onu tekrar iade ederiz.

    Biz bunu vaad edip üzerimize almıştık. Muhakkak ki yapanlar Biziz.” (En­biya: 21/104)

    Kıyamet günü de bilin ki, ilk giydirilecek olan kişi İbrahim (a.s.)’dır.

    ashabımdan bazı kimseler sol tarafa alınırlar. Ben de:

    “Ashabım, Ashabım” diye (yalvarıp) nida ederim. Bana:

    “Se­nin vefatından sonra bunların neler yaptıklarını Sen bilmiyorsun” denildi.

    Ben de bunun üzerine salih kulun dediği gibi:

    “Ben aralarında bulunduğum sürece üzerlerinde bir şahit idim.

    Beni aralarından aldıktan sonra artık onlar üze­rinde gözetleyici Sen oldun.

    Sen her şeye tam anlamıyla şahitsin. Eğer onlara azap edersen, muhakkak ki,

    onlar Se­nin kullarındır ve eğer onları bağışlarsan (yine) muhakkak ki

    Sen izzet sahibisin, Hakîm olansın.” (Maide: 5/117-118) derim. Bana da şöyle denir:

    “Bunlar, sen onları terk ettikten sonra hep ökçeleri üzerine geri dönmüş hâlde yaşadılar.”

    Müttefekun aleyh. Müslim (2860) rivayet etmiştir







    Buhârî’nin (6526) rivayet ettiği lafız şöyledir:

    “Nebî (s.a.s.) Bize hitaben vaaza başladı ve şöyle buyurdu:

    “Tıpkı sizi ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar iade ederiz.” (Enbiya: 21/104).

    Kıyamet gününde ilk giydirilecek olan kimse İbrahim (a.s.)’dır. Ümmetimden bazı kimseler sol tarafa alınırlar. Ben de:

    “Ey Rabbim! Ashabım, Ashabım!” diye nida ederim. Allahu Teâlâ da:

    “Senden sonra onların neler yaptığını ve nasıl yaşadığını bilmiyorsun” diye buyurdu.

    Bunun üzerine ben de salih kulun dediği dedim: “Ben aralarında bulundu­ğum sürece üzerlerinde bir şahit idim.

    Beni aralarından al­dıktan sonra artık üzerinde gözetleyici sen oldun.

    Sen her şeye tamamıyla şahitsin. Eğer onlara azap edersen, şüphesiz ki, onlar

    Senin kullarındır. Eğer onları bağışlayacak olursan, şüphesiz ki, onlar Senin kullarındır.

    Eğer onları bağışlayacak olursan, şüphesiz ki Sen izzet sahibisin, Hâkimsin.” (Mâide: 5/117-118)





    İbrahim (a.s.)’in, Allah’ın Huzurunda, Babası Âzer İle Buluşması





    69) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan gelen rivayette, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

    “İbrahim, kıyamet gününde babası Âzer ile buluşur. Babasının yüzünde siyahlık ve toz bulunur. İbra­him (a.s.) babasına:

    “Bana isyan etme dememiş miydim?” der. Babası Âzer de:

    “Bugün Sana karşı gelmem” diye cevap verir. İbrahim (a.s.) da:

    “Ey Rabbim! İnsanların diriltileceği günde beni utandırmayacağını vaad etmiştin.

    Rahmetten oldukça uzaklaşmış olan babamdan daha utanç verici bir şey var mıdır?” der.

    Bunun üzerine Allahu Teâlâ:

    “Ben Cenneti kâfirlere haram kıldım” diye buyurur.

    Sonra da İbrahim’e:

    “Ey İbrahim! Ayaklarının altındaki nedir?” denir.

    Bir de bakar ki, kanlar içerisinde kalmış bir sırtlan görür.

    Sırtlanın ayaklarından tutulup cehenneme atılır.”




    Hadis hakkında ilim ehli şöyle demiştir





    “Hadiste geçen bu hayvan hakkında fazla bir malûmat verilmemiştir.

    Şöyle ki bu hayvan köpek ve domuz gibi hayvanlara nispetle çirkinliği

    daha az olup, aslana nispetle çirkinliği daha çoktur.

    Nitekim İbrahim (a.s.) babası Âzer'e çokça merhamet etmiş,

    ona mütevazılık göstermiş ancak babası Âzer bundan yüz çevirip böbürlenmişti.

    Küfründe ısrar etti. Kıyamet gününde de zillet sıfatı aldı.

    (Az önce geçen) hayva­nın (sırtlanın) çokça eğrilikleri (birbirini tutmayan hâlleri) mevcuttur.

    Hadiste Âzer’in (bu hayvan gibi) dosdoğru olma­yan birisi olduğunu ve

    iman etmediğini, hatta dinde eğrilik çizip, küfründe devam ettiğini ortaya koyuyor. Allah en iyisini bilir.

    Kısaltılmış bir rivayet olarak Buhârî’de (4769) geçen lafız şöyledir:

    “İbrahim babası ile buluşur ve:

    “Ey Rabbim! İnsanların diriltileceği günde beni utandırmayacağını vaad etmiştin.” der. Allahu Teâlâ da:

    “Şüphesiz ki Ben, kâfirlere cenneti ha­ram kıldım.” diye buyurdu.”

    *** Buhârî (3350)




    İbrahim (a.s.)’ın, Kıyamet Gününde Şefaat Etmesi İçin Gelenlere Şe­faat Etmemesi




    70) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayetle, dedi ki:

    “Bir gün Resûlullah (s.a.s.)’e bir et parçası getirildi ve şöyle buyurdu:

    “Şüphesiz Allah (c.c.) kıyamet gününde öncekileri ve sonraki­leri düz bir yerde toplar.

    Çağıran onlara sesini duyurur, ba­kan da onları görür, güneş onlara yakınlaşır.”

    Sonra şefaat hadisini zikredip (şöyle buyurur):

    “İbrahim’e gelirler ve:

    “Sen Allah’ın (c.c.) Peygamberisin, yeryüzünde Allah’ın halilisin (yakın dostsun),

    Rabbimize karşı bize şefaatçi ol” derler. İbrahim de -bazı söylemek zorunda kaldığı

    (tevile açık) yalanları hatır­layınca- “Nefsim, nefsim! Musa’ya gidin” diye buyurur.

    ***Müttefekun aleyh. Buhârî (3361); Müslim (194). Hadisin lafzı Buhârî'ye aittir.



    Ölen Çocukların Cennette, İbrahim (a.s.)’ın Yanında Bulunmaları




    72) Semure bin Cündeb’ten (r.a.) gelen hadiste, dedi ki,

    Rasûlullah (s.a.s.) adeti üzere çokça Ashabına:

    “Sizden biriniz hiçbir rüya gördü mü?” diye sorardı.

    Gördüm diyen bir ashabının rüyasını Al­lah’ın dilediği veçhile yorumlayıp tabir ederdi.

    Rasûlullah (s.a.s.) bir sabah bize şöyle buyurdu:

    “Dün gece rüyamda ya­nıma iki kişi geldi. Bana:





    “Haydi yürü” dediler. Bunun üzerine ben de bunlarla beraber yürüdüm.

    Bu esnada arkasına dayanmış bir adamın yanına vardık.

    Bunun da başının ucunda iri bir taş parçası taşıyan biri duruyor ve

    o taşı arkasında ayanmış olan o adamın kafasına indiriyor ve (böylece) başını yarıyordu.

    Taş da yuvarlanıp gidiyordu. Adam da taşın arkasından koşup alıyor ve geri dönüyordu.

    O geri dönünceye kadar diğerinin parçalanan başı iyileşiyor, eski hâlini alıyordu.

    İlk yaptığı şeylerin aynısını tekrarlayıp duruyordu. Ben de bunun akabinde yanındakilere:

    “Sübhânallah! Bu ikisi nedir?” dedim. Onlar da:




    “Sen yürü” dediler. Yürüdük, o esnada sırtı üstü yatan birisinin yanına geldik,

    başucundaki bir adam demirden çatal bir kanca ile ayakta duruyor ve yatan adamın

    yüzünün bir tarafına gelip kancasıyla ağzının, burun ve gözünün bir kısmını ta kafasına kadar

    yarıyordu. Sonra da yüzünün öbür tarafına dönüp orasını da aynı olarak yarıp parçalıyordu.

    Öbür tarafı parça­lamaya koyulurken, ilk parçaladığı taraf da oraya tekrar gel­meden yenilenip iyi oluyordu.

    Sonra dönüp birinci defa da yaptığı gibi yine ayın hareketi tekrarlayıp duruyordu. Ben de:


    “Sübhânallah! Neler oluyor bunlara?” diye sordum. Yanımda bulunanlar:

    “Yürü” dediler, yürüdük. Fırına (tandıra) benzer bir nesneye vardık. Orada anlaşılmaz sözler,

    velveleler ve sesler kopuyordu. İçinde bir çok çıplak erkekle kadınlar bulunduğuna şahit olduk.

    Altlarından alevler yükseldikçe yürekleri parçalayan feryatlar koparıp bağırıyorlardı.

    “Bunlara neler oluyor?” dedim.

    “Yürü, yürü” dediler, yürüdük. Öyle ki bir nehre vardık, suları sanki kan renginde idi.

    Nehrin içinde bir adam yüzüyor, kıyısında da. Yanında çokça taş toplamış bir kimse bulunuyordu.

    Nehirde yüzen adam bir hayli dönüp dolaştıktan sonra, kıyıya yaklaşıyor ve ağzını açıyordu.

    Kıyıda bulunan adam da ağzının içine bir taş atıyor, o geri dönerek yüzmeye devam ediyordu.

    Sonra tekrar neh­rin kenarına dönüyor, oradan atılan taşı yutarak gidiyordu. Ben de yanımdaki arkadaşlarıma:

    “Bu ikisinin yaptığı nedir?” diye sordum.


    “Sen yürü, sen yürü” dediler. Yürüdük. Çok çirkin olan bir adamla karşılaştık,

    habire ateş yakıyor ve etrafında dolaşıp duruyordu.

    “Bu ne?” diye sordum. Onlar da:

    “Sen yürü, sen yürü” dediler. Yürüdük. İçinde her türlü bahar çiçeği bulunan geniş bir bahçeye geldik.

    Bahçenin ortasında uzun boylu bir adam vardı, semâya uzanan başını az kalsın göremeyecektim.

    Etrafında grup grup çocuklar bulunuyordu. Hayatımda bu kadar çocuk görmemiştim.

    “Bu uzun boylu adam ile bu etrafındaki çocuklar kimdir?” diye sordum. Onlar da:



    “Yürü, yürü” dediler. Gele gele büyük bir bahçeye vardık ki, öyle bir bahçe önceden görmemiştim. (Benimle gelen adamlar):

    “Oraya gir” dediler. Beraberce oraya girdik ve iler­ledik. Altın ve gümüş tuğlalardan kurulu bir şehre vardık. Şehrin kapısını bularak açılmasını istedik.

    Kapı açılmış, biz de içeriye girmiştik. Bizleri karşılayan adamların vücutla­rının yarı yüzü,
    v gördüklerimin en güzeline, bunların yarı yü­zü de, gördüklerimin en çirkinine benziyordu. (Yanımda bulunan iki melek bunlara):

    “Gidin ve oradaki nehre giriniz” dediler. Bir de baktım ki suları pırıl pırıl parlayan bir nehir,

    enli olarak akıyor, suyu da sanki hâlis saf bir süt gibiydi. Hepsi bu nehre girdiler çıktılar.

    Sonra da bize geldiler. Yüzle­rinin yarısını kaplayan çirkinlik tamamıyla yok olmuş ve hepsi de son derece güzelleşmişlerdi...”

    Yanımda iki melek bana:

    “Burası “Adn” Cenneti’dir. bu senin konağındır.” dediler.

    Ben de gözlerimi kaldırıp baktım ve beyaz bir buluta benzer bir köşk gördüm. O köşke işarette bulunarak:

    “İşte bu senin konağın” dediler. Ben de onlara:

    “Allah razı olsun sizden, o zaman beni bırakınız da içeriye gireyim” dedim. Onlar da:

    “Şimdi değil, ancak ileride buraya gireceksin” diye cevap verdiler. Ben de bu cevapları üzerine:

    “Bu gece garip birçok olay gördüm, bunlar ne demekti?” diye sordum. Melekler de:

    “Anlatalım” dediler: Az önce taşla kafası ezilen adam yok muydu? Kur’ân’ı öğrendiği hâlde onu terk eden

    ve uykuyu namazın önüne geçiren kimsedir. Şakakları, göz ve burnu demirle yarılıp parçalanan adam

    vardı ya, evinden dışarıya çıktığı zaman her yere ulaşacak yalanlar uy­duran kimsedir.

    Fırının içindeki çıplak kadınlarla erkekler ise, zinakâr (zina eden) kadın ve erkeklerdir.

    Nehirde yüzen ve taş yutan adam ise, faiz yiyen adamdır. Ateş tutuşturan ve etrafında dönen

    o çirkin adam da cehennemin muhafızı Mâ­lik’tir. Bahçedeki uzun boylu adam

    İbrahim (a.s.)’dır. Etrafın­daki çocuklar ise (İslam) fıtratı üzere ölen çocuklardır.” Müslümanlardan bazıları:

    “Ey Allah’ın Resûlü! Müşrikle­rin çocukları da bu gruba dahil midir?” diye sordular. Rasûlullah (s.a.s.) de:

    “Müşriklerin çocukları âhirette müslüman çocuklarıyla beraberdir” diye buyurdu.

    “Yarı vücutları güzel, yarı vücutları da çirkin olan o kim­seler vardı ya, onlar da güzel ve

    hayırlı işlere kötü işler karış­tırdıkları hâlde, yaptıkları hayırlı işler vesilesiyle

    kötülükleri Allahu Teâlâ tarafından bağışlananlardır.” dediler.”

    ***Buhârî (7047) -Allah rahmet etsin- [6]





    2125 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:

    "Rasülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
    "İbrahim (aleyhisselâm) Kaddüm nâm -bazısı da şeddesiz olarak Kadüm demiştir-

    mevkide seksen yaşında olduğu halde sünnet oldu."

    Buhârî, İsti'zân, 51, Enbiya 8; Müslim, Fedâil 151, (2370).




    2126 - Yahya İbnu Saîd'in anlattığına göre,

    Saîd İbnu'l Müseyyeb (rahimehullah)'ten şunu işitmiştir:

    "Hz. İbrahim (aleyhisselâm), misafir ağırlayan ilk kimse idi.

    Keza o ilk sünnet olan kimseydi, bıyığını kesenlerin ilki, saçında aklık görenlerin ilki de o idi.

    Ak saçları görünce: "Ya Rabbi bu nedir?" diye sormuş;

    Rabbi de: "Bu vakardır ey İbrahim!" demiş. O da:

    "Rabbim! Öyleyse vakarımı artır!" diyerek duada bulunmuştur." Rezîn şunu ilave etmiştir.

    "Bu sırada Hz. İbrahim 120 yaşındaydı. Bundan sonra 80 yıl daha yaşadı."

    Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 4, (2, 922).[7]





    3462- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki:


    Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “
    Mîrâc’a çıkarıldığım gece İbrahim ile karşılaştım:

    Ya Muhammed! Ümmetine benden selam söyle ve onlara bildir ki:

    Cennetin toprağı güzel suyu tatlıdır. Cennet’te ovalar vardır.

    Buraların dikili ağacı, Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber’dir.

    (Allah’ı tenzih ederim, hamdolsun Allah’a, Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ve Allah en büyüktür).
    (Tirmizî rivâyet etmiştir.)[8]







    Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:

    Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Biz şüphe etmekte İbrahim'den (a.s.) daha haklıyız,

    (İbrahim): Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster, dediği vakit, Allah:

    Yoksa inanmıyor musun? buyurdu. O da inanıyorum, fakat kalbimin yatışıp rahat bulması için soruyorum demişti.

    Sonra Allah Resulü: Allah Lut Peygamber'e de rahmet etsin. Yemin ederim ki o, sarp bir kaleye sığınıyordu,

    buyurdu. Sonra yine Resulüllah: Eğer ben zindanda Yusuf'un kaldığı gibi uzun zaman hapiste kalsaydım,

    (onu) oradan çıkarmaya gelen kişinin davetine hemen icabet ederdim" buyurdu.

    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 216[9]





    4556 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:

    "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana şöyle buyurdular:

    "Biliyor musun, senin kavmin Kâ'be'yi yeniden inşa ederken

    Hz. İbrahim'in atmış bulunduğu temellere (tam riayet etmeyip) inşaatı kısa tuttu."

    Ben: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, inşaatı Hz. İbrahim'in temellerine oturtmayacak mısın?" dedim.

    "Kavmin küfre yakın omasa mutlaka yapardım!" buyurdu.



    İbnu Ömer radıyallahu anhüma dedi ki:

    "Hz. Aişe radıyallahu anha'nın bunu Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan işitmesine göre,

    ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın,
    Hıcr'ı takip eden iki rüknün istilâmını terketmesini,

    Kâ'be'nin inşaatının Hz. İbrahim aleyhisselâm'ın temelleri

    üzerine tamamlanmamış olmasıyla izah ederim."

    Buhari, İlm 48, Hacc 42, Enbiya 8, Tefsir, Bakara 10, Temenni 9; Müslim, Hacc 399,
    (1333); Muvatta, Hacc 104, (1, 363, 364); Nesai, Hacc 125, (5, 214-216); Tirmizi, Hacc 47, (875).[10]





    İBRAHİM (AS) VE SARE ANNAMİZ


    Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:

    Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuşlardır:

    "Peygamber İbrahim (a.s.) şu üçü müstesna asla yalan söylememiştir.

    Bu yalanlardan ikisi Allah'ın zatına aittir.

    Birisi: Ben hastayım öbürü de: Belki bu işi, putların şu büyüğü yapmıştır,demesidir.

    Biri de, Sare hakkında söylediği sözdür.

    Şöyle ki:

    İbrahim, beraberinde Sare olduğu halde zalim bir hükümdarın memleketine gelmişti.

    Sare ise insanların en güzeli idi.

    İbrahim, Sare'ye: Şu cebbar hükümdar senin, benim zevcem olduğunu bilirse, seni benden alır.

    Eğer sana sorarsa, benim kızkardeşim olduğunu haber ver.

    Çünkü sen İslâm Dininde benim kız kardeşimsin.

    Zira biliyorum ki yeryüzünde benden ve senden başka müslüman yoktur, dedi.

    Nihayet İbrahim o zalimin memleketine girdiğinde, onun adamlarından biri Sare'yi gördü.

    Bu adam, zalim hükümdara:

    Ülkene, senden başka hiçbir kimseye layık olmayacak bir kadın geldi dedi.

    Zalim hükümdar Sare'ye adam gönderip getirtti.

    Bunun üzerine İbrahim (a.s.) kalkıp namaza durdu.

    Sare, zalim'in yanına girince zalim hükümdar elini ona uzatmaktan kendini alamadı.

    Fakat eli şiddetli bir şekilde tutuldu.

    Bunun üzerine Sare'ye:

    Allah'tan elimi salıvermesi için dua et, sana hiçbir zarar vermeyeceğim, dedi.
    Sare, dediğini yaptı.

    Zalim tekrar saldırdı.

    Bu sefer eli birinciden daha şiddetli bir şekilde tutuldu.

    Zalim, Sare'ye yine aynı şeyleri söyledi.

    O da denileni yaptı.

    Tekrar saldırınca bu sefer zalimin eli ilk ikisinden çok daha şiddetli bir biçimde tutuldu.
    Zalim hükümdar Sare'ye:

    Allah'a dua et de elimi salıversin;

    Allah şahidim olsun sana bir zarar vermeyeceğim dedi.

    Sare de bunu yaptı ve adamın eli salıverildi.

    Zalim, Sare'yi getiren adamı çağırarak:

    Sen bana insan değil, ancak bir şeytan getirmişsin.

    Bu kadını benim topraklarımdan çıkar.

    Hacer'i de ona ver, dedi.

    Ravi diyor ki:

    Sare yürüyerek İbrahim'in yanına döndü.

    İbrahim (a.s.) onu görünce ondan tarafa giderek:

    Ne haldesin? diye sordu.

    Sare: Hayırdır, Allah facirin elini men etti; bana da bir hizmetçi ihsan eyledi, dedi."

    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4371[11]:






       Kaynak:
    [1] : EL-LU'LUU VE'L-MERCAN (Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri Hadis'ler) Muhammed Fuad

    [2] : Bazı Peygamberlerin Fazileti-Kütübüitte7300

    [3] : Bazı Peygamberlerin Fazileti-Kütübüitte7300

    [4] : Bazı Peygamberlerin Fazileti-Kütübüitte7300

    [5] : Muvahhid 1.16 İslam Kütüb Hanesi Riyazussalihin

    [6] : Müttefekun aleyh Müslim (2860) *** Buhârî (3350) Buhârî (3361); Müslim (194) ***Buhârî (7047)

    [7] : ZİNET:Kütübüitte7300

    [8] : Sunen-i Tirmizi:Tercüme Abdullah Parlıyan:Dua Bölümü:bölüm: 59 Ø cennette ağaç ve ovalar var mıdır?

    [9] : el lulu vel mercan buhari ve müslim ittifak ettikleri hadisler Muhammed Fuad Abdulbaki..:iMAN

    [10]: Bazı Mekanların Fazileti..: Fazileti-4305 -Kütübüitte7300

    [11]: Faziletler:el lulu vel mercan buhari ve müslim ittifak ettikleri hadisler Muhammed Fuad Abdulbaki












  • Konularına Göre Hadis Meali veya Konularına Göre Hadis Fihristi Okuyabilir, bilgisayarınıza indirebilir ("RAR" İndir Linki), ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek ve değiştirmemek koşuluyla site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz. v..d.. Download / İndirdikten Sonra Üçretsiz Dağıtabilirsiniz..

    En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir   Eraykitap ilmin kisa yolu

  • سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
  • Tirmizî’nin bir rivayeti şöyledir: 2663- Ebû Rafî (r.a.)’den rivâyete göre, -başkaları bu hadisi merfu olarak rivâyet ettiler şöyle demiştir: “Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış durumda iken, bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken) bulmayayım.

    İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ...